Yatırım ve Kalkınma Bankaları Aracı Kurum mu Alacak?
SPK’nın III-37.1 sayılı “Yatırım Hizmetleri ve Faaliyetleri ile Yan Hizmetlere İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ”inde (Tebliğ) değişiklik yapan Tebliğ 14.01.2016 tarih ve 29593 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.
Tebliğ’de yapılan önemli değişikliklere takip eden yazılarımızda yer vereceğiz. Ancak öncelikle, kamuya duyurulan taslak metinde yer almadığı halde Tebliğ’de değişiklik yapan bir noktaya dikkat çekmek istedik.
Bilindiği üzere Tebliğin değişiklikten önceki halinde, hisse (pay) işlemleri yapma yetkisi yalnızca aracı kurumlara tanınmıştı. Tebliğ değişikliği ile artık yatırım ve kalkınma bankaları da hisse işlemleri yapabilecek; borsaya emir iletebilecek ve Borsa mevzuatı hükümleri saklı kalmak üzere kendi portföyünden hisse alıp satabilecek.
Bu değişiklik Tebliğ’in kamuya açıklanan Taslak halinde de mevcuttu ve özellikle aracı kurumlardan tepki almıştı. Yeni faaliyet izni vermeyen ve verimsiz çalışan aracı kurumların sayılarını artırmak istemeyen SPK, bütün teşvik ve tedbirlere rağmen mevcut aracı kurumların birleşmesini ve büyümesini sağlayamamıştı.
SPK’nın amacının, sermaye piyasasında daha güçlü, etkin, sağlıklı ve kaliteli hizmet sunan, kurumsal yönetim anlayışına sahip aracı kurumların sayısını artırmak ve bu amaç çerçevesinde aracı kurumların birleşmelerini teşvik etmek olduğu düşünülmektedir. Bununla birlikte kar etmeyen aracı kurumların birleşerek sinerji yaratamaması, buna rağmen piyasayı terk etmemekte ısrar etmelerinin en büyük sebebi de sahip oldukları SPK lisanslarıdır. SPK’nın yeni faaliyet izni vermemesi nedeniyle sahip oldukları lisansların piyasaya yeni girmek isteyen oyunculara satılabileceği umudu, işlem hacmi düşük, müşteri sayısı yetersiz nice aracı kurumu halen piyasada tutmaya yetmektedir.
Küçük aracı kurumların tabela değerlerini paraya çevirebilme baskısının, yatırım ve kalkınma bankalarına yeni faaliyet izni verilmesinde de kendini gösterdiği düşünülmektedir. SPK’nın Tebliğ’e ilişkin açıklamasında, yatırım ve kalkınma bankalarına pay üzerinde işlem aracılığı ve portföy aracılığı yapma yetkisi tanınırken bu yetkiyi alabilmek ancak sektörden (halka açık olmayan) bir aracı kurumun tüm faaliyet izinlerinin iptali için talepte bulunarak yatırım hizmet ve faaliyetlerinden çıkması şartına bağlanmıştır. Aracı kurumlar mevcut durumda kendiliğinden çıkmayacaklarına göre yatırım ve kalkınma bankalarının hisse işlemi yapabilmek için yine bir aracı kurum ile anlaşıp veya bu kurumu satın alıp faaliyet belgelerini iptal ettirmeleri gerekecektir. Böylelikle hisse piyasasında işlem yapabilecek yatırım kuruluşu sayısı sabit kalırken etkin olmayan aracı kurumların piyasadan kendiliğinden çekilmelerinin amaçlandığı düşünülmektedir. Aracı kurumun halka açık olmaması gerekliliği ise küçük yatırımcıların ortak olduğu aracı kurumların piyasa dışına çıkmasını önlemektir.
Ancak, SPK’nın Tebliğ’e ilişkin basın duyurusunda pay işlemleri izni alabilmek için aracı kurumun yetki belgelerinin iptal edilmesi gerektiği ifade edilmekle birlikte Tebliğ’in lafzı aynı şeyi söylememektedir. Tebliğ’in 17’inci maddesinde, yeni yapılan düzenleme ile yatırım ve kalkınma bankalarının işlem aracılığı yapabilecekleri tüm sermaye piyasası araçları için bir aracı kurumun piyasadan çekilmesi gerektiği hükmü yer almaktadır. Aynı husus Tebliğ’in değişen 22. maddesinde de portföy aracılığı faaliyetinin ön koşulu olarak yer almaktadır. Tebliğ hükmünde, yatırım ve kalkınma bankaları için işlem veya portföy aracılığı izni alabilmek için bir aracı kurumun faaliyet izinlerinin iptal edilmesi şartının, yalnızca hisse işlemlerinde faaliyet izni alabilmek için değil, örneğin borçlanma araçlarında borsaya emir iletmek ya da kendi portföyünden bono veya tahvil alıp satmak isteyen yatırım ve kalkınma bankaları için de geçerli olduğu anlamı çıkmaktadır. Oysa Tebliğ değişikliği öncesinde bu izinler zaten başka bir şirketin faaliyetlerinin sonlandırılması şartı aranmaksızın verilmekteydi.
Kanaatimizce Tebliğ hükmü hatalı kaleme alınmış olup düzeltilmesi gerekmektedir. Tebliğ’in basın açıklamasında yer alan anlamı içerebilmesi için 17’nci maddenin ikinci fıkrasının “(2) Borsa mevzuatı hükümleri saklı kalmak üzere, yatırım ve kalkınma bankalarının paylar üzerinde işlem aracılığı faaliyetinde bulunabilmeleri için halka açık olmayan bir aracı kurumun tüm faaliyet izinlerinin iptali için talepte bulunarak yatırım hizmet ve faaliyetlerinden çekilmesi zorunludur.” ve 22’nci maddesinin ikinci fıkrasının “(2) Borsa mevzuatı hükümleri saklı kalmak üzere, yatırım ve kalkınma bankalarının paylar üzerinde portföy aracılığı faaliyetinde bulunabilmeleri için halka açık olmayan bir aracı kurumun tüm faaliyet izinlerinin iptali için talepte bulunarak yatırım hizmet ve faaliyetlerinden çekilmesi zorunludur.” şeklinde düzeltilmesi doğru olacaktır.
Bununla birlikte mevcut durumda yatırım ve kalkınma bankalarının faaliyet izinlerinin önemli ölçüde yenilendiği düşünüldüğünde, başvurusu sonuçlanmış şirketler için sektörden aracı kurumun çıkmış olması şartının işletilemeyeceği düşünülmektedir. Bu kapsamda, Tebliğ hükmünü, gelecekte her hangi bir sermaye piyasası aracı üzerinde işlem ya da portföy aracılığı faaliyet izni almak isteyen yatırım ve kalkınma bankalarının mutlaka bir aracı kurumu piyasa dışına çıkarması gerekeceği şeklinde yorumlamak da mümkündür. Ancak bir mevduat bankası, borçlanma aracı için işlem ya da portföy aracılığı faaliyet izni almak istese bir aracı kurumun sektör dışına çıkmasını beklemek zorunda değildir ki bu durum mevduat bankaları lehine, yatırım ve kalkınma bankaları aleyhine bir eşitsizlik oluşturmaktadır.
Yatırım bankalarının hareket alanını genişletirken, aracı kurumları da yatırım bankalarına dönüştürerek sermaye piyasasına ivme kazandırmaya çalışan SPK’nın ticari bankalara lehine ve yatırım bankaları aleyhine düzenleme yaptığını düşünmek anlamlı değildir. Bu nedenle SPK’nın yukarıda bahsedilen Tebliğ hükmünün hatalı yazıldığı düşünülmektedir.
Saygılarımızla,
PROCOMPLIANCE