Solvency II ve Reasürans İşlemleri
Sigorta sektörünün Basel düzenlemeleri olarak bilinen Solvency II kuralları 01.01.2016 tarihinden itibaren Avrupa Birliği üyesi pek çok ülkede uygulanmaya başlandı.
Solvency II, sigorta şirketlerine sermaye yükümlülüğü çerçevesinde sıkı kurallara uyma zorunluluğu getirirken, sermaye yeterliliklerinde hareket alanı yaratmak için risk transferi gibi imkanlar da vermektedir. Bu noktada, sigorta şirketleri arasında risk transferi sağlayan reasürans işlemlerinin Solvency II ile birlikte popülerlik kazanacağı beklenmektedir.
Reasürans işlemlerinin Solvency II karşısındaki durumuna ilişkin rapor hazırlayan Fitch Rating’e göre, Solvency II kuralları finansal açıdan güçlü reasürans şirketlerinin lehine olacak ve bu tür şirketler iş hacimlerini arttıracaklar. Solvency II’de, yüksek ratinge sahip reasürans sahip şirketlerine risk devri yapan sigorta şirketleri daha düşük sermaye yükümlülüğüne tabi olabilmekte, bu da yüksek ratinge sahip reasürans şirketlerini avantajlı konuma getirmektedir. Sermaye yeterliliği ve risk düzenlemeleri Solvency 2’ye eşit sayılan ülkeler içinde, benzer konumdaki reasürans şirketleri benzer avantajlı konumdan faydalanabilecekler.
İlerleyen yıllarda ülkemizin Solvency II’yi birebir uygulaması ya da uygunluk almasıyla beraber rating almak reasürans işi yapan şirketler için önemli hale gelecek. Bugünkü mevcut sermaye mevzuatında da bu paralelde bir Sigortacılık Sermaye Yeterliliği Yönetmeliği zaten bulunmakta, rating almış reasürans şirketlerine devredilen riskler için devreden sigorta şirketleri daha düşük sermaye yükümlülüğü hesaplayabilmektedir.
Ülkemizde yıllık gelir sigortası olarak adlandırılan yaşam süresi boyunca belli bir tutarda ödeme yapmayı garanti eden ya da belirlenen süreden daha uzun süre yaşandığı takdirde ödeme yapmayı taahhüt eden sigortalar çok yaygın olarak sunulmamakta. Bu tür sigortalarda beklenenden daha uzun süre yaşama ya da uzun ömürlülük olarak adlandırılan longevity riskteki artış bu sigortalar nedeniyle tutulması gereken sermaye yükümlülüğünü artırabilmektedir. Bu nedenle, sigorta şirketleri longevity riski reasürans şirketlerine devretmeyi tercih etmektedirler. Nedeni ise, finansal açıdan güçlü (ratingi yüksek) reasürans şirketlerine devredilen riskler nedeniyle hesaplanacak karşı taraf kredi riskinden kaynaklı sermaye yükümlülüğü, longevity riskinin devredilmeyip şirket bünyesinde tutulması nedeniyle hesaplanacak sermaye yükümlülüğünden çok daha düşük düzeyde olmasıdır.
Yine raporda, Münich Re, Swiss Re gibi reasürans şirketlerinin sermaye yeterliliklerinin yeni Solvency II kuralları ile yükseldiğinin gözlemlendiği ifade edilmekte.
Riske dayalı sermaye hesaplamasının ele alındığı Solvency II ile birlikte şirketler risk yönetimi ve transferi konusunda daha da hassaslaşacaklar, bu durum Türkiye sigorta pazarındaki reasürans faaliyetlerinin çeşitliliğini ve kalitesini arttıracaktır.
Gelecek yazılarımzda, Solvency II düzenlemeleri ele alınmaya devam edilip, daha detay açıklamalara yer verilecektir.
Saygılarımızla