BDDK’ca Yayımlanan Likidite Riski Yönetimine İlişkin Rehber-Bölüm II
Bankaların İç Sistemleri ve İçsel Sermaye Yeterliliği Değerlendirme Süreci Hakkında Yönetmelik’in (Yönetmelik) “Risk yönetiminin amacı ve risk yönetim sisteminin tesisi” başlıklı 35 inci maddesi çerçevesinde Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından 19.03.2015 tarihli Likidite Riskinin Yönetimine İlişkin Rehber yayımlanmıştr. Bu rehberle ortaya konulan ilkelerle likidite risk yönetiminin etkinliğinin ve yeterliliğinin sağlanmasının amaçlandığı ifade edilmektedir.
25.03.2015 tarihli yazımızda, Rehberin “Bilgi Sistemleri”bölümüne kadar olan bölümü değerlendirilmişti. Bu yazıda ise “Nakit Akışları Yaklaşımı”ndan başlamak üzere Rehberin kalan bölümü ele alınmıştır.
Nakit Akışları Yaklaşımı
Rehberin 52 inci kriteri (maddesi) ile başlayan nakit akışlarına ilişkin açıklamalar aşağıdaki şekilde özetlenebilir.
Nakit akışları yaklaşımında belirli vade dilimleri için bilanço içi ve dışı varlık ile yükümlülüklerden doğacak tüm nakit giriş ve çıkışlarının (tüm para birimlerini kapsayacak şekilde) kapsamlı şekilde tahmin edilmesi, fon giriş ve çıkışlarına ilişkin tahminlerin ileriye dönük olması ve makul varsayım ve tekniklere dayanması gerekmekte. Peki bu tahminer hangi alanlarda kullanılacak? Rehbere göre;
- Normal faaliyet şartlarında günlük net fonlama ihtiyacının izlenmesi,
- Stres senaryoları altında nakit akışı analizlerinin gerçekleştirilmesi.
Nakit akışlara ilişkin yapacakları hesaplama sonucunda, bankaların faaliyetlerine devam edebilmesi için, günlük fon ihtiyacını karşılayabilecek düzeyde pozitif nakit akış pozisyonu olması ya da yeterli nakit oluşturabilecek varlıkları veya fon kaynaklarının bulunması gerekliliği bulunmakta.
Bulunmadığı takdirde ya da bu hesaplamalara ilişkin sonuçların likidite ihtiyacını işaret ettiğine dair ne gibi ölçütlerin kullanılabileceğine dair açıklamaların yer almadığı görülmekte. Yine bu konudaki değerlendirmenin bankalara bırakıldığı anlaşılmakta.
Net Fon İhtiyacı Nasıl Belirlenecek Peki?
Bankaların piyasa riski hesaplamalarında kullandıkları vade merdiveni tablosuna benzer şekilde vade profili oluşturmaları, bilanço içi ve dışı varlık ve yükümlülüklerin doğurduğu tüm nakit akışlarının vade dilimlerine yerleştirilmesi ve her bir vade dilimi için nakit giriş çıkışlarının netleştirilmesi beklenmekte. Daha sonra ardışık vade dilimleri için net nakit giriş veya çıkışları toplulaştırılmak suretiyle her bir vade dilimi için net fon ihtiyacı tahmin edilmelidir.
Bankaların bir günlük, bir haftalık ve bir aylık başta olmak üzere kısa vade dilimlerindeki kümülatif net nakit çıkışı pozisyonları için içsel limitler (vade uyumsuzluğu limiti) belirlemeleri istenmekte, limitlerin bankanın risk iştahı ile uyumlu olmasına dikkat edilmesi beklenmekte. Vade uyumsuzluğu limitinin önemli pozisyonların bulunduğu her bir para birimine ilişkin olması istenmektedir.
Bankaların belirledikleri vade uyumsuzluğu limitlerine likidite riski yönetimi politikasında yer vermeleri beklenmekte.
Nakit akışlarının bazıları sözleşmelerindeki vadelerine göre rahatlıkla tespit edilebilirken bazılarının tahmin edilmesi gerekmekte, bunun için bankaların nakit akışları tahminlerinde kullanabilecekleri varsayımlara ilişkin hususlar da rehberde sayılmıştır.
- Bilançonun gelecekteki büyüme oranı,
- Vadesi gelen varlık ve yükümlülüklerin yenilenme oranlarına ilişkin beklentiler,
- Fon temin etmek için teminat olarak kullanılabilecek likit varlıkların kalitesi ve oranı,
- Vadesiz mevduat ve kredili mevduat hesabı gibi açıkça belirtilmiş bir vadesi olmayan varlık ve yükümlülüklerin davranışsal özellikleri,
- Bilanço dışı varlık ve yükümlülüklerin doğurabileceği potansiyel nakit giriş çıkışları,
- YP birimlerinin konvertibilitesi,
- Takas süresi ve saat farkları da dikkate alınarak varlıkların nakde dönüştürülebilmesi için gerekli olan süre,
- Fon kaynaklarına erişim imkanı.
Yine nakit akışları tahmininde kullanılan varsayımlara ve gerekçelerine likidite riski yönetim politikaları içerisinde yer verilerek yazılı hale getirilmeli.
Vadesiz mevduat gibi belirli bir vadesi olmayan nakit giriş-çıkışları varsayımların tespit edilirken tarihsel gözlemlerin kullanılabileceği, bu tür varsayımlar için standart bir teknik olmadığı belirtilerek bankalara esneklik tanınırken, kendi tekniklerini ve best-practice uygulamalarını oluşturmaları beklenmekte.
Bankaların kaynak çeşitliliğini temin etmeleri ve gözetmeleri esastır. Bu kapsamda etkin varlık, kaynak ve vade çeşitliliğini sağlayacak likidite stratejisinin oluşturulması istenmektedir. Ayrıca, her bir fon kaynağı, varlık ve vade dilimi için yoğunlaşma limitlerinin belirlenmesi beklenirken, bu limitlere uyumunda sürekli izlenmesi istenmektedir.
Rehber’in “Likit Varlıklar” başlıklı bölümünde, yeteri kadar likit varlık bulundurulması gereğinden bahsederken, bu konudaki analiz yine bankaya bırakılmış, mevcut likit varlıkların yeterli olup olmadığı konusunda yararlanılabilecek ölçütler ortaya konulmamış.
Özellikle perakende müşterilere yoğunlaşılması durumunda mudilerden gelebilecek mevduat çekiliş taleplerini karşılamak üzere yeterli fon bulundurulması, bu kapsamda likidite riski yönetimi için banka büyüklüğüne uygun bir oranda, kriz zamanlarında kolayca satılıp nakde dönüştürülebilecek likit varlık (Hazine bonosu vb.) tutulması gerektiği ifade edilmekte. Yine bu ilkede de “uygun oran” ifadesi ile ilgili açıklık bulunmamakta. Bankaların perakende faaliyet hacmini dikkate alarak kendilerince belirlenecek bir oranda likit varlık tutmaları beklenmekte. Yine bu noktada, bankaların gerekli analizleri yapmaları ve likit varlıkların bulundurulduğu konusunda yeterli çalışma yapmaları istenmekte.
Herhangi bir fon kaynağında ya da piyasada yoğunlaşmaktan kaçınılması istenmekte. Yoğunlaşmanın derecesine sadece büyüklük ve tutar açısında bakılmamakta, Rehberde belirlenen hususlarla birlikte başka hususların da göz önünde bulundurulması gerekmekte.
Rehberde fon kaynakları ile ilgili getirilen diğer bir ilke, büyük fon sağlayıcılara veya mudilere olan borçların sürekli gözden geçirilmesidir. Asgari en büyük 15 fon sağlayıcı veya birbiriyle ilişkili fon sağlayıcı grubu hakkındaki raporların değerlendirilmesi istenmektedir. Diğer bir ifade ile bu tür fon sağlayıcıları hakkında rapor düzenlenmesi beklenmekte.
Fon sağlayıcılardan sağlanan fonların son 12 ayda maksimum, minimum ve ortalama değerleri gibi tarihsel verilerin de izlenmesi, üst düzey yönetimin gözden geçirmesine ihtiyaç duyulan yoğunlaşma durumları için eşik değerler belirlenmesi gerekmekte.
Stres Testi
Stres Testleri ile ilgili beklentilerin açıklandığı 7 numaralı ilke uyarınca, bankaların bankaya özel, piyasanın geneline ilişkin veya her iki durumu birlikte dikkate alan, kısa süreli veya uzun döneme yayılabilecek sonuçları olan stres testi senaryolarını kullanarak likidite stres testlerini düzenli bir şekilde yapmaları gerekmekte.
Bankalar uyguladıkları stres testi uygulamaları ile
- muhtemel likidite sıkışıklığı kaynaklarını tanımlamalı,
- mevcut likidite riski pozisyonunun, belirlenmiş risk iştahı içinde olduğundan emin olmalı,
- gelecekte ortaya çıkabilecek likidite sıkışıklıklarının; nakit akışları, likidite pozisyonu, karlılık ve ödeme gücü üzerine olası etkilerini
analiz etmelidirler.
Bankalar stres testine tabi tutulan kalemlerin (varlıklar, menkul kıymetleştirme, bilanço içi ve dışı yükümlülükler, türev işlemler) davranışsal özelliklerini ortaya koymalıdır. Bu kalemlerin stres senaryoları altında likiditeye olan katkılarını veya ortaya çıkarabilecekleri likidite ihtiyaçlarını analiz etmelidirler.
Bankalar farklı varlıkların stresli ekonomik koşullar altında nakde dönüştürülmesine ilişkin olarak beklenen kayıp seviyesi, fiyatlarda iskonto ve stres koşulları altında işlemlerin gerçekleşmesi için gereken süreyi de dikkate alan analizler yaparak varlıkların hızla nakde dönüşme olasılığını değerlendirecekler.
Ayrıca, sözleşmeye bağlı nakit girişi sağlayan varlık portföyleri (örneğin perakende müşterilerden alacaklar) için alacakların ne kadarının (mevcut kredilere ilişkin tahsis edilen limitlerden ilave kullanımlar vs. nedenlerle nakit çıkış tahminleri de dikkate alınarak) tahsil edilebileceği değerlendirilecek. Bankalar sadece düzenli nakit akışı sağlayan ve stresli ekonomik koşullarda dahi temerrüde düşmesi beklenmeyen müşterilere ilişkin alacakları dikkate alacaklar.
Stres testleri çerçevesinde yükümlülüklere ilişkin yapılacak analizde; bir bankanın yükümlülüklerinin yol açacağı likidite ihtiyacı, fon kaynaklarının güvenilirliği, istikrarı ve kalıcılığına göre belirlenecek. Bankalar (sermaye dışındaki) fon kaynaklarından, çeşitli koşullar altında bankada kalma eğiliminde olanları ve olası problemli durumlarda hızla kaçacak olanları analiz ve tespit edecekler. Bu çerçevede, uygulayacakları kriz senaryosunda, tarihsel eğilimleri ve mevduat müşterilerinin davranışlarını etkileyen aşağıdaki faktörleri dikkate alarak değerlendirme yapacaklar.
- Mevduatın büyüklüğü (büyük ya da küçük mevduatlar),
- Yeni mevduat kanalları (doğrudan, internet veya aracı kullanılarak),
- Mevduat sigortasının düzeyi,
- Mevduat sahibinin banka ile kredi ilişkisinin olup olmadığı,
- Müşteri tipi: Perakende, küçük işletme, kurumsal firma, özel bankacılık ve off-shore mevduatların göreli istikrarı,
- Mevduat amacı: Bazı özel mevduat tiplerinin (maaş hesapları gibi) stres zamanlarında daha istikrarlı olup olmadığının değerlendirilmesi,
- Mevduatın davranışsal analizi (çekirdek mevduat analizi, yenilenme tarihçesi analizi vb.).
Stres testleri kapsamında oluşturulacak senaryolar ve varsayımlara ilişkinde detaylı açıklamalar yapıldığı görülmekte
Bankaların, farklı stres durumları kullanılmakla beraber asgari olarak aşağıda yer alan türden senaryolara yer vermeleri beklenmekte.
- Bankaya özgü kriz senaryosu,
- Piyasada genel bir kriz senaryosu,
- Birleşik senaryolar (bu ikisinin bir kombinasyonu).
Bu üç başlık altında ne tür senaryoların uygulanabileceği detayşı şekilde rehberde açıklanmakta.
Bankaların her bir senaryoda varlık, yükümlülük ve bilanço dışı işlemlerin nakit akışlarının zamanlamasını tespiti ve ilgili senaryo koşulları altında bu nakit akışlarının gerçekleşme olasılığını değerlendirmesi beklenmekte, likidite ihtiyaçlarının tespitinde sözleşmeye bağlı olan ve olmayan tüm nakit akışları dikkate alınması gerekmekte.
Stres testleri için kullanılacak varsayımlara ilişkin olarak ise asgari olarak dikkate alınabilecek varsayımların sayıldığı görülmekte. Bu varsayımların “Fon Kaynaklarına İlişkin Varsayımlar (likit varlıkların değerinin azalması, gerçek kişi mevduatlarda olağanüstü çekilişler olması gibi)”, “Fon İhtiyaçlarına İlişkin Varsayımlar (ilave teminat çağrısının ya da teminat gereksiniminin ortaya çıkması, bilançonun büyümesine ilişkin tahminler gibi)” ve Diğer Varsayımlar (YP konvertibilitesine ve yabancı para piyasalarına erişime ilişkin imkanlar, kredilerin takibe dönüşüm oranlarında meydana gelen artışın etkileri gibi) şeklinde üç başlık altında toplandığı görülmekte.
Bankanın tüm senaryoları ile kullandığı senaryo varsayımları likidite riski yönetim politikasında tanımlaması ve yazılı hale getirmesi beklenmekte.
Rehberde “Asgari Stres Dönemi” başlığı altında bankanın likidite krizini en yoğun yaşayabileceği döneme ilişkin belirlemeler yapılmıştır. Bir bankanın asgari olarak strese maruz kalacağı sürenin bankaya özgü kriz senaryoları için en az 5 iş günü, genel piyasa kriz senaryoları ve birleşik senaryolar için ise en az 1 ay olarak varsayılması gerektiği, bankanın likidite riski profili gerektiriyor ise strese maruz kalınacak sürelerin daha uzun olabileceği belirtilmiştir.
Merkezi Türkiye’de bulunan bankalar stres testini konsolide ve konsolide olmayan bazda uygulayacaklardır. Yabancı bankaların Türkiye’deki şubeleri ise stres testini Türkiye’deki faaliyetlerini dikkate alarak gerçekleştireceklerdir.
Bu rehberin stres testi uygulamasına ilişkin hükümlerinin “Bankaların Sermaye ve Likidite Planlamasında Kullanacakları Stres Testlerine İlişkin Rehber”de yer alan ilke ve kurallarla birlikte ele alınması beklenmektedir.
Likidite Tamponu Büyüklüğü Hesaplama
Rehberin 8 numaralı ilkesinde “Likidite Tamponları” ile ilgili bankaların yapmaları gerekenlere yer verilmektedir.
Anılan ilke uyarınca;
Bankalar teminatlı ve teminatsız fon kaynaklarına erişimin ciddi şekilde zorlaştığı veya tamamen durduğu stresli ekonomik koşullar dahil olmak üzere likidite sıkışıklığı yaşanması ihtimaline karşı portföylerinde teminata konu edilmemiş ve yüksek kaliteli likit varlıklar bulunduracaklardır.
Likidite tamponunun büyüklüğü, likidite stres testi senaryolarında ortaya çıkan değişik vade dilimlerine ilişkin fon açıklarını hem de gün içi nakit akışlarının aksamadan idame ettirilmesini sağlayacak miktarda olmalıdır. İlgili stres testi senaryolarındaki varlıkların likidite temini amacıyla kullanılması sürecinde değerlerinin nasıl değişeceği hususunun da dikkate alınması gerekmekte.
Likidite Tamponu İçeriği
Bankaların likidite tamponlarını, büyük kısmı son derece likit ve bankanın mali durumundan bağımsız olarak önemsiz miktarda (veya sıfır) iskontoya tabi tutularak veya zarara katlanarak kolayca ve hızla satılabilecek en likit varlıklardan oluşturmaları beklenmekte. Bu tür varlıklar arasında nakit, ülke hazineleri veya merkez bankaları tarafından ihraç edilmiş/garanti edilmiş yüksek kredibiliteye sahip menkul kıymetler ve benzeri borçlanma araçları (örneğin kamu kuruluşlarınca yahut çok taraflı kalkınma bankalarınca çıkarılmış) yer almaktadır (Basel II kredi riski standart yaklaşımında %0 risk ağırlığına gidebilecek nitelikteki varlıklar bu kapsamda sayılabilir).
Bankaların, önceki maddede sayılanlara ilave olarak yüksek likiditede ve ikincil derecede likit varlıklarla tampon içeriğini genişletebilme imkanı bulunmaktadır. (Basel II kredi riski standart yaklaşımında %20 risk ağırlığına gidebilecek nitelikte ülke merkezi yönetimleri veya merkez bankaları, kamu kuruluşları yahut çok taraflı kalkınma bankaları tarafından ihraç veya bu taraflarca garanti edilmiş yüksek kalitede şirket bonoları ve menkul kıymetleri bu kapsamda sayılabilir).
Likit Varlıkların Özellikleri
Likidite tamponuna dahil edilecek varlıkların sahip olması gereken özellikler Rehberde sayılarak özetlenmiştir. Söz konusu özelliklerin neler olduğu kısaca aşağıda yer verilmiş olup, detayı ilgili Rehberde yer almaktadır.
- Serbestlik:
- Düşük Kredi Riski:
- Düşük Piyasa Riski:
- Düşük Korelasyon Riski:.
- Değerlemede Kolaylık ve Kesinlik:
- Varlıkların Likidite Geçmişi:
- Aktif, Büyük ve Likit Bir Piyasanın Varlığı:
Gün İçi Likidite Yönetimi
Genel likidite riski yönetiminin önemli bir parçası olan gün içi likidite yönetimi ile ilgili olarak Rehberde açıklamalara yer verilmiştir. Gün içi likidite yönetimi ile ilgili hususlara 10 numaralı ilkede yer verilmektedir.
Anılan ilke uyarınca, bankaların, normal ve stresli ekonomik koşullar altında, takas ve ödeme sisteminden kaynaklanan yükümlülüklerini zamanında yerine getirebilmek için gün içi likidite pozisyonlarını ve risklerini etkin bir şekilde yönetmeleri gerekmektedir.
Bankaların beklenen günlük brüt nakit giriş ve çıkış miktarları ile gün içi nakit akışlarının zamanlaması tahmin edilmek suretiyle, gün içinde farklı zamanlardaki muhtemel fonlama ihtiyaçlarını öngörebilmeleri beklenmektedir.
Bu amaçla bankalar:
- Dahil olunan ödeme ve takas sistemlerinin kurallarını anlamalı, ödemelerde bir aksaklık yaşanması durumunda yapılacak uygulamalara ilişkin bir prosedüre sahip olmalı, bu prosedürle aksaklık halinde ortaya çıkabilecek likidite ihtiyacının seviyesini ve zamanlamasını belirleyebilmelidir,
- Likidite giriş ve çıkışlarının muhatabı olan önemli karşı tarafları, muhabirleri ve saklama hizmeti verilen kuruluşları belirlemelidir,
- Likidite akışlarının ve olası gün içi kredi ihtiyacının yüksek olabileceği kritik zamanlar, günler ve durumları önceden belirlemelidir,
- Faaliyetin gerektirdiği likidite ihtiyaçlarına ilişkin zamanlamayı ve faaliyet kolları ile önemli müşterilerin gün içi kredi ihtiyaçlarını tahmine yönelik çalışmalar yapmalıdır,
- Ölçme sürecinin etkinliğini artırmak için, bankalar dahil önemli müşterilerden bankayla arasındaki nakit akışlarına (kredi kullanımı/geri ödemesi, mevduatın çekilmesi vb) ilişkin tahminlerini istemelidir.
Son husus, dikkat çekici olup, bankaların öncelikle önemli, büyük olarak niteleyebilecekleri müşterileri belirlemelerini, daha sonra ise bu müşterilerden bankayla olabilecek nakit akışlarını tahmin etmelerini istemelerini gerektirecektir.
Teminat Yönetimi
Rehberin 11 numaralı ilkesinde likidite riski kapsamında kullanılabilecek teminat konusu varlıklara ilişkin kriterler belirlenmiştir.
Acil ve Beklenmedik Durum Planı
Rehberin önemli ilkelerinden bir diğeri “Acil ve Beklenmedik Durum Planı” ile ilgili olandır. Söz konusu ilke uyarınca, bankaların likidite sıkışıklığının yaşandığı ekonomik kriz dönemlerinde uygulanacak politikaların belirlendiği bir acil ve beklenmedik durum planına sahip olmaları, acil ve beklenmedik durum planında, çeşitli stres olaylarının yönetilmesine ilişkin politikalar ile görev ve sorumluluklara yer verilmeleri gerekmektedir.
Saygılarımızla
PROCOMPLIANCE