BDDK tarafından Basel III Kapsamında Yapılan Düzenlemeler ve Likidite Karşılama Oranına Genel Bakış
Basel III düzenlmeleri kapsamında BDDK tarafından 2014 yılından itibaren geçerli olmak üzere;
- “Bankaların Özkaynaklarına İlişkin Yönetmelik” ile yeni Özkaynak tanımı (“Eligible Capital”) yapılmıştır,
- “Bankaların Sermaye Yeterliliğinin Ölçülmesine ve Değerlendirilmesine İlişkin Yönetmelik” revize edilmiş, sermaye yeterliliği oranına ilave olarak Ana Sermaye Yeterlilik Oranı (“Tier 1 Ratio”) ve Çekirdek Sermaye Yeterlilik Oranı (“Common Equity Tier1 Ratio”, CET) tanımlanmış, bu oranlar sırasıyla sırasıyla %6 ve %4,5 olarak belirlenmiştir,
- “Bankaların Kaldıraç Düzeyinin Ölçülmesine ve Değerlendirilmesine İlişkin Yönetmelik” ile Kaldıraç Oranı (Leverage Oranı) asgari düzeyi %3 olarak belirlenmiştir,
- Likidite Karşılama Oranı (“Liquidity Coverage Ratio”, LCR) düzenlenmiştir.
- Net İstikrarlı Fonlama Oranı (“Net Stable Funding Ratio”, NSFR) ile düzenleme taslağının 2015 yılında yayımlanması beklenmektedir.
Yukarıda değinilen Basel III kuralları, Basel Komitesi tarafından 2008 krizi sonrası istikrarın sağlanması amacıyla, finansal kuruluşların yüksek kalitede özkaynak ile faaliyet göstermelerini ve daha ihtiyatlı kaldıraç ve likidite oranları ile çalışmalarını sağlamayı hedeflemektedir.
Yüksek katkı sermaye (düşük ana sermaye) ve kaldıraç oranı ile çalışan Avrupa ve Amerika bankalarının yukarıda belirlenen Basel III kurallarına kısa sürede uyum sağlamakta zorlu yaşayacakları düşünülerek düzenlemelerde geçiş süreci tanımlandığı görülüyor. 2019 olarak belirlenen geçiş döneminde aşamalı olarak söz konusu düzenlemelere uyum sağlanması bekleniyor. Buna karşın, Türk bankalarının daha güçlü özkaynak yapıları (ağırlıklı olarak ödenmiş sermaye ve kar yedeklerinden oluşan, sermaye benzeri krediler daha sınırlı düzeyde kalan) ve daha düşük seviyede kaldıraç oranı ile faaliyet göstermeleri nedeniyle mevcut düzenlemelere uyum konusunda sıkıntı yaşamadıkları görülüyor. Keza BDDK tarafından uzun yıllardır sermaye yeterliliği standart rasyosunun asgari % 12 olarak korunması ve dönem karlarının özkaynaklara ilave edilmesi teşvik ediliyor. Bu tür politikalar sayesinde bankacılık sisteminde mevcut yüksek büyümeye rağmen kaliteli ve yüksek özkaynak seviyesinin korunduğu görülüyor.
Basel III ile ilk kez likidite konusunda kurallar belirlenmiş Likidite Karşılama Oranı (“Liquidity Coverage Ratio”, LCR) ve Net İstikrarlı Fonlama Oranı (“Net Stable Funding Ratio”, NSFR) isimli yeni iki likidite oranı tanıtılmıştır. Bu oranlardan, Net İstikrarlı Fonlama Oranı hakkında halihazırda BDDK tarafından yapılmış bir düzenleme bulunmamaktadır. Likidite Karşılama Oranına ilişkin olarak ise BDDK tarafından “Bankaların Likidite Karşılama Oranı Hesaplamasına İlişkin Yönetmelik” yayımlanmış olup, bankalara likidite karşılama oranlarına (LKO) ilişkin olarak 1.1.2014 tarihinden itibaren raporlama zorunluluğu getirilmiş ve 1.1.2015 tarihinden itibaren asgari sınırlamalar uyulması beklenmektedir.
Yönetmeliğin ilk halinde %100 ve % 80 olarak uygulanması istenen LKO’ların daha sonra Basel III ile belirlenen geçiş süreci dikkate alınarak (Basel III ile belirlenen geçiş 2015 yılında %60 ve her yıl onar puan artış şeklindedir) 2015 yılı için %60 ve %40 olarak belirlenmiştir.
Yeni likidite karşılama oranları düzenlemelerinin uygulanmasının bankalara ilave operasyonel yükler getireceği ve uyum konusunda başlarda sıkıntı yaşayacağı düşünülmekle birlikte, bankaların getirilen geçiş dönemi ile rahatlayacağı, bilanço yapılarını yeni anlayışa uygun şekilde yapılandıracakları, orta ve uzun vadede ise sektörünün likidite yönetiminin olumlu yönde etkileneceği düşünülüyor.
İlerleyen dönemlerde likidite karşılama oranı düzenlemelerinde kafa karışıklığı yaratan bazı hususların uluslararası düzenlemelerdeki yeri de dikkate alınarak çeşitli değerlendirmeler yapılacaktır. BDDK tarafından uzun süredir uygulamada olan likidite oranlarının sıfırlanarak yerine LKO’yu %60’dan başlatılması bankaları asgari orana uyum sağlanması konusunda rahatlama sağlarken, uygulamadaki oranların %0 olarak belirlenmesi ile piyasadaki serbest ve kullanılabilir likidite düzeyini artıracağı tahmin edilmekte, ancak miktarı öngörülemeyen bu fazla likiditenin ekonomiye olası etkileri tahmin edilememektedir.