American Bankers’da yer alan haberde, gelecek birkaç yıl içerisinde uluslararası düzenleyici otoritelerin sermaye yükümlülüğüne ilişkin düzenlemelerde önemli değişiklikler yapacakları, bu yeni düzenlemelerin ise şimdiden Basel IV olarak adlandırılmaya başlandığı ifade ediliyor. Hatırlarsanız 27.01.2015 tarihli yazımız da bu konudan kısaca bahsetmiştik.
Aşağıda, Basel II ve Basel III’e özet bakışı yansıtan grafik yer almaktadır.
Düzenleyici otoritelerin önümüzdeki birkaç yıl içinde mevcut Basel III düzenlemelerinde geniş kapsamlı değişiklikler yapacakları bekleniyor. Riske dayalı sermaye yeterliliği rasyolarının arttırılması, risk ağırlıklarının gözden geçirilmesi ve operasyonel, piyasa ve kredi riski sermaye yükümlülüklerinin yeniden gözden geçirilmesi çalışmaları kapsamında içsel modellere bağımlılığın azaltılması gibi kapsamlı değişikliklerden bahsediliyor. Nihayetinde yeni bir sermaye rejimi geliyor ve buna Basel IV adı veriliyor. Haberde bu tabiri kullanan ilk kişinin Federal Financial Analytics partnerlerinden Karen Shaw Petrou olduğu açıklaması yer alıyor.
Federal Financial Analytics‘in kuruluşu 1985 yılına kadar gidiyor, politik ve yasal riskler konusunda finans şirketlerine ve üst düzey finans yöneticilerine danışmanlık hizmeti veriyor. Ayrıca, The Financial Stability Board (Finansal İstikrar Kurulu), bu değişikliklerin büyük bölümünü G-20’nin Avustralya’daki Kasım 2014 toplantısında dile getirmiş. Kurul, sitemik öneme sahip bankalar için “Toplam Zarar Karşılama Kapasitesi (total loss-absorbing capacity-TLAC) adı verilen bir standarta ilişkin çalışma yapacağını duyururken, düzenleyici otoritelerce bu standartın Basel III uyarınca tutturulması gereken % 8’lik rasyoyu iki katına çıkaracağı ifade ediliyor. Basel III’ün getirdiği rasyolar ve uyum sürecine ilişkin özet tablolara aşağıda yer verilmiştir.
Basel Komitesi’nin 12 Kasım 2014 tarihli “Reducing excessive variability in banks’ regulatory capital ratios” isimli duyusurunda, bankaların sermaye yeterliliği rasyolarında standardizasyonu sağlamak ve anılan rasyolara olan güveni arttırmak amacıyla yapılan çalışmalar özetlenmiştir. Bu çalışmalar neler dersek; yukarıda ifade edildiği üzere, sermaye yeterliliği yükümlülüklerinin hesaplanmasında kullanılan standart yaklaşımların gözden geçirilmesi, risk hesaplamalarında kullanılabilecek içsel modellerin seçimindeki insiyatifi kısıtlamak amacıyla model seçimindeki serbestliği sınırlamak şeklinde sıralanabilir.
Basel Komitesi’nin riske dayalı sermaye yeterliliği rasysonu %8’den % 10’a yükseltebileceği iddia edilirken, BASEL III ile çok fazla değişklik yapılmayan risk ağırlıklarına ilişkin çalışma yapmayı planladığı iddia ediliyor. söz konusu değişikliklerin modellere olan bağımlılığı azaltacağı ve daha sağlam sermaye standartları getireceği düşünülüyor.
Nihayetinde riske dayalı sermaye düzenlemelerinden basit ancak daha muhafazakar sermaye rasyolarına doğru bir yönelim olduğu, modelleme ve risk ağırlıkları üzerine kurgulanmış uluslararası sermaye sisteminden Amerikan sermaye düzenlemelerine doğru gidildiği belirtiliyor. Amerikan sermaye sistemi, fazla sayıda riski ve riske dayalı ölçümü baz almakla birlikte, daha basit kaldıraç oranına dayalı bir yapı arz etmekte. Amerikan düzenleyici otoriteleri kaldıraça dayalı sermaye rejimini teşvik ediyor, likidite kurallarına ilişkin olarak ise Basel Komite’den daha katı bir tutum sergiliyor.
Avrupa ülkeleri ve Japonya’nın çok karmaşık riske dayalı sermayeden kaldıraç temelli, daha basit yasal sermaye modeline geçmelerinin teşvik edilmesi gerektiği, sermaye yeterliliğinin hesaplanmasında o kadar da kompleks hesaplamaları gerektirmeyecek bir anlayışa geri dönülmesi gerektiği vurgulanıyor.
Basel Komitesi ve düzenleyici otoritelerin söz konusu değişiklikleri Basel IV olarak nitelendirmek istemeyecekler, keza, Basel III düzenlemelerinin bile henüz nihai halini almadan uygulanmaya başladığı ifade ediliyor.
Ancak bilindiği üzere Basel düzenlemeleri hep devam ede gelen süreçler şeklinde hayata geçirilmiştir. Basel I, 1988 yılında aktifteki varlıkların risk ağırlıklarındırılmış tutarları üzerinden minimum sermaye yeterliliği hesaplanması üzerine kurgulanmış, 2004 yılında Basel I’in gözden geçirilmesi ve güncellenmesine yönelik olarak Basel II düzenlemeleri hayata geçirilmiştir. Ancak, Amerika yine pekçok düzenlemede olduğu gibi farklılaşmış, Basel II’yi birebir uygulamamıştır.
Basel Komitesi’nin yapmak istediği en önemli değişikliklerden birinin, Basel Komitesi’nin bankalardan ne kadar risk taşıdıkları konusunda bilgi verirken çok daha şeffaf olmalarını isteyecek olması. Mevcut Basel düzenlemelerine göre, bankalar kredi riski veya operasyonel risk değerlendirmelerinde çok fazla esnekliğe sahiptirler ve sözkonusu risklere ilişkin sonuçlara ve değerlendirmelere nasıl ulaştıkları yönünde kamuya detaylı açıklama yapma zorunlulukları da bulunmamaktadır.
Yeni düzenlemelere ilişkin uluslararası düzenleyici otoritelerin olumlu yaklaşımı daha fazla sermaye rezervlerinin riskleri azaltacağı şeklindeki inanışla örtüşmekle birlikte, bankalar üzerinde dolayısıyla da ekonomik büyüme ve aktive üzerindeki etkileri göz ardı ediliyor. Bankalar üzerine getirilecek ilave yük ve yükümlülüklerin riskli sayılan faaliyetleri bankacılık dışı kesime kaydırabileceği, bu durumunda gölge bankacılık faaliyetlerini teşvik edebileceği hususları göz ardı edilmemelidir.
Basel Komitesi’nin 12 Kasım 2014 tarihli “Reducing excessive variability in banks’ regulatory capital ratios” isimli duyusurunun içeriğinin detayı haftaya yayımlayacağımız yazımızda yer alacaktır.
1 Cevap
[…] “Basel IV Adı Verilebilecek Yeni Düzenlemeler Özetle Neleri İçerecek” isimli 30.01.2015 tarihli yazımızda; Basel Komitesi’nin 12 Kasım 2014 tarihli “Reducing excessive variability in banks’ […]