Bankalarca Yoğunlaşma Riski Yönetiminde Dikkate Alınması Gereken Hususlar, Yoğunlaşma Riskine İlişkin Rehber
Bilindiği üzere, 19.03.2015 tarihinde BDDK tarafından “YOĞUNLAŞMA RİSKİ YÖNETİMİNE İLİŞKİN REHBER” yayımlanmıştır. Rehberde yoğunlaşma riskinin yönetimine ilişkin bankalardan beklenen iyi uygulamaların neler olduğuna dair açıklamalar yapılmaktadır.
Sizin için Rehberin önemli ve dikkat çekici bölümlerini özet olarak vermek istedik.
Rehberin Tanımlar bölümünde yer alan bazı dikkate çekici tanımlar aşağıda yer almakta.
Bulaşma riski: Derecelendirme notlarının düşürülmesine veya kredi daralmasına sebep olan bir gelişmenin herhangi bir ülkede ortaya çıkması sonrası, bu gelişmenin aynı bölgede yer alan ve/veya benzer ekonomik yapıya sahip olan diğer ülkeleri de (kredi derecelendirme notundan veya ortaya çıkan gelişmeyle doğrudan herhangi bir ilişkisi olup olmamasından bağımsız olarak) etkilemesinden doğan risk
Likidite Ufku: Önemli bir fiyat riskine maruz kalmaksızın bir pozisyonun elden çıkarılabileceği süre
Model Riski: Bankanın risk ölçümünde veya finansal ürünlerin değerlemesinde kullandığı modellerin bankanın maruz kaldığı riskleri yeterli düzeyde ve doğru bir şekilde yansıtamaması riski
Münferit risk bazında yoğunlaşma: Belirli bir risk kategorisindeki farklı risk pozisyonlarının kendi içinde birbiriyle etkileşiminden ortaya çıkan risk yoğunlaşması
Yoğunlaşma riski: Bir bankanın farklı risk türleri arasında veya münferit risk bazında, temel faaliyetlerini sürdürebilme yeteneğini veya mali bünyesini tehdit edebilecek ya da bankanın risk profilinde önemli değişiklik yapabilecek düzeyde büyük kayıplar doğurabilecek yoğunlaşmadan kaynaklanan riskler
Bankaların yoğunlaşma riskini yeterince dikkate almaları gerekmekte, bankalarca veya denetim ekiplerince bankaların bu riski yeterince dikkate almadıklarına kanaat getirildiğinde İçsel Sermaye Yeterliliği Değerlendirme Süreci (İSEDES) kapsamında bankaların kullandığı iş modelleri ve kırılganlıkları göz önünde bulundurularak ilave sermaye ayrılması temin edilecek. Peki ilave sermaye neye göre hesaplanacak? Bu noktada bankalardan içsel modeller kullanılarak ya da basit hesaplamalar yapılarak ihtiyatlı bakış açısıyla ilave sermaye bulundurmaları beklenmekte.
Rehberde yoğunlaşma riskinin yalnızca kredi riski ile ilişkilendirilmemesi gerektiği, bazı piyasa, sektör, ülke veya faaliyet alanlarındaki bozulmalar nedeniyle bankanın finansal sağlamlığını tehdit edebilecek aktif ve pasif kalemlerle bağlantılı diğer önemli risklerle de ilişkili olabileceği vurgulanmakta. Dolayısıyla, Rehberde; kredi riski ile sınırlandırılmayan çok daha geniş bir çerçeveden ele alınan yoğunlaşma riski tanımının dikkate alındığı görülmekte. Rehbere göre, yalnızca münferit risk türlerinin analiz edilmesi yeterli olmayacak, risk türleri arasındaki yoğunlaşma riskinin de analiz edilmesi gerekecek.
Rehberde küçük ölçekli bankalar için kolaylık sağlandığı görülmekte. Yapısı daha basit ve küçük ölçekli olan bankaların riskler arası yoğunlaşmalar söz konusu olduğunda daha çok niteliksel unsurlara odaklanmalarının mümkün olacağı, ancak yapısı daha karmaşık bankaların, hem münferit risk türü bazındaki, hem de risk türleri arasındaki yoğunlaşmaları, nitelik ve niceliksel unsurları kapsayan içsel modeller kullanarak dikkate alabileceği ifade edilmekte. Yani yeni bir risk ölçüm model yaklaşımı daha. Bu noktada tüm riskleri ve bunların etkileşimlerini dikkate alan bütüncül bir risk ölçüm modeli kullanmak mümkün mü?
Münferit risk türü bazında veya riskler arasındaki yoğunlaşmaya ilave olarak bir bankanın gelir yapısında da yoğunlaşmalar görülebilir. Bu karşılıklı bağımlılıkların yoğunlaşma riskinin değerlendirilmesinde dikkate alınması önerilmekte.
YOĞUNLAŞMA RİSKİ YÖNETİMİNE İLİŞKİN GENEL İLKELER
İlke 1. Yoğunlaşma riski yönetimi, bankanın yazılı risk yönetim çerçevesi içerisinde yeterli bir şekilde ele alınmalıdır.
Bankanın risk yönetim çerçevesinde yoğunlaşma riskinin yönetilmesinden sorumlu personel ve birimler açık bir şekilde belirtilmeli, yoğunlaşma riskinin tespit edilmesi, ölçülmesi, izlenmesi, raporlanması ve yönetilmesine yönelik yazılı politika ve prosedürler geliştirilmelidir.
Görüldüğü üzere yoğunlaşma riski için de politika ve prosedürler oluşturulması, personelin görev ile sorumlulukları da açıkça ifade edilmeli
Bankalar yoğunlaşma riski iştahını, nitel ve nicel biçimde belirlemelidir.
İlke 3. Bankalar, münferit risk türü bazında ve risk türleri arasındaki yoğunlaşmaların tanımlandığı ve ölçüldüğü bir çerçeveye sahip olmalıdır.
Anılan ilke uyarınca öncelikle yoğunlaşma riski doğurabilecek risk faktörleri belirlenmeli. Ayrıca, yoğunlaşma riskinin tanımlandığı çerçevede, banka için önemli olan tüm risk yoğunlaşmaları kapsamlı (örneğin, bilanço içi ve bilanço dışı pozisyonların, taahhüt edilmiş veya edilmemiş alacakların risk türleri, iş kolları ve firma bazında detayı) bir şekilde tespit edilebilmesi gerekmekte.
Bu noktada önemli olarak kabul edilebilecek husus, bankalar, farklı türdeki risklerden ortaya çıkan yoğunlaşmaları tespit edebilmek için yeterli veri yönetim sistemlerine sahip olmaları gerektiği yönündeki ilkedir.
Ayrıca, mevcut modeller yardımıyla yeterli bir şekilde ele alınamayan yoğunlaşma risklerinin bileşenlerinin ilave olarak dikkate alınması beklenmekte.
Bankalar, finansal sektörün genelindeki etkileşimler ve bunların yarattığı sonuçların bankayı nasıl etkileyebileceğini analiz edebilmek amacıyla yalnızca piyasadaki ve ekonomik konjonktürdeki değişiklikleri izlemekle yetinmeyip, yoğunlaşma riski yönetimini ileriye yönelik bir yaklaşımla hayata geçirmelidir.
Yoğunlaşma risklerinin tespit edilmesinde stres testlerinin önemine vurgu yapılmaktadır. Stres testlerinin, iş kolu veya risk türüne özgü yoğunlaşmalara ilaveten farklı risk türlerindeki yoğunlaşmaları da dikkate alan bütünsel bakış açısıyla da gerçekleştirilmesi beklenmekte.
Bankalar yeni faaliyetlere girmeyi planladıklarında, özellikle yeni ürün ve piyasalardan kaynaklanan yoğunlaşma risklerini tespit etmelidir.
Senaryo analizlerinin, bankanın risk ölçüm yöntemlerine finansal piyasa ve ekonomideki olası gelişmelere ilişkin yeni bir bakış açısı getirmesiyle ve bu bakış açısını bankanın risk terminolojisine kazandırmasıyla ileriye dönük bir yaklaşım oluşturmada uygun bir araç olabileceği belirtilirken risk ölçümünde kullanılabilecek birden fazla risk ölçüm ve yönetim araçları içerisinde önemli yeri olduğu ifade edilmekte.
İlke 4: Bankalar yoğunlaşma riskinin aktif bir şekilde izlenmesi, kontrolü ve azaltımı konularında yeterli düzenlemelere sahip olmalıdır. Bankalar yoğunlaşma riskinin yönetiminde uygun içsel limitler, eşik değerler veya benzer uygulamaları kullanmalıdır.
Bankalar, ilişkili karşı taraflar, sektörler ve endüstriler bazında karşı taraflardan ve gruplardan alacaklar yanında belirli bir ürün veya pazara ait alacaklar için de yukarıdan aşağıya ve grup bazında yoğunlaşma riski limitleri (iş kolları, kuruluşlar ve risk türlerine ilişkin uygun alt limitler de dahil) belirlemelidir.
Oluşturulan limit uygulamaları ve oranları bankanın risk iştahını yansıtmalıdır ve risk faktörleri bazında ve risk faktörleri arasındaki bağımlılıklar göz önünde bulundurulmalıdır.
Portföyler ve alacaklar için trend tahminlerini de içeren analizler düzenli olarak yapılmalı ve bu analizlerin sonuçları yoğunlaşma riski yönetimi kapsamında; limitlerin, eşik değerlerin ve süreçlerin oluşturulması ve bunların yeterliliğinin teyit edilmesinde göz önünde bulundurulmalıdır.
Trend tahminlerini de içeren analizlerin içermesi gereken asgari uygulamalar aşağıdaki şekilde sayılmıştır. (Özet olarak verilmiştir.)
- Belirli bir sektör veya sektörlerdeki risk durumunun detaylı olarak incelenmesi,
- Borçluların ekonomik performanslarının detaylı bir şekilde gözden geçirilmesi,
- Risk azaltım araçları, bu araçların değeri ve hukuki yeterliliğinin gözden geçirilmesi,
- Fonlama stratejisinin gözden geçirilmesi; dolayısıyla fon akışının ve kaynakların etkili bir şekilde çeşitlendirilmesinin sağlanması,
- Faaliyet stratejisinin gözden geçirilmesi.
Riskli alanlar tespit edildikten sonra uygulanacak risk azaltım önlemleri neler olmalı peki?
Muhtemel önlemlerden bazıları;
- Risk yoğunlaşmalarına ilişkin limit ve eşik değerlerin düşürülmesi,
- İş stratejisinin aşırı yoğunlaşmaları azaltacak şekilde değiştirilmesi,
- Aktif kompozisyonunun veya fonlama kaynaklarının çeşitlendirilmesi,
- Koruma satın alınması (örneğin kredi türevleri, teminat, garantiler, vb)
şeklinde sayılmıştır.
Bankaların, risk yoğunlaşmalarının yönetiminde güvenilir, güncel ve kapsamlı bir izleme ve raporlama çerçevesine sahip olmaları beklenirken, bu çerçevenin bankanın mevcut izleme ve raporlama çerçevesinin bir parçası olmasında sakınca bulunmamakta. Üst yönetime sunulan raporlar; temel risk faktörleri ve yapılan risk azaltımlarına ilaveten münferit risk türü bazında ve riskler arası yoğunlaşmalar hakkında niteliksel ve mümkün olduğunda niceliksel bilgiler içermelidir.
Risk yoğunlaşmalarının oluşabileceği tipik durumlar Rehberde örnek olarak sayılmıştır.
- Aynı karşı taraflara kullandırılan büyük meblağlı krediler,
- Aralarında risk ilişkisi bulunan karşı tarafların oluşturduğu gruplara kullandırılan büyük meblağlı krediler,
- Aynı ekonomik sektör ya da coğrafik bölgede yer alan karşı taraflara kullandırılan krediler,
- Aynı hizmet veya mal üretimi yapan ya da aynı kredi riski azaltım yöntemlerine başvuran karşı tarafların oluşturduğu gruplara kullandırılan krediler,
- Yalnız bir çeşit teminat türü ya da kredi koruması kullanılması nedeniyle dolaylı olarak maruz kalınan kredi riskleri,
- Alım satım hesabından kaynaklanan riskler/piyasa riski, · İşlemlerin icra ve ifasından kaynaklanan karşı taraf riskleri,
- Fon kaynakları
İlke 5. Bankalar, yoğunlaşma riskinin İçsel Sermaye Yeterliliği Değerlendirilmesi (İSEDES) ve sermaye planlaması çerçevesinde ele alınmasını sağlamalıdır. Özellikle, sermaye miktarının portföylerdeki yoğunlaşma riski seviyesini taşımaya yetecek düzeyde olmasına dikkat edilmelidir
Bir banka, yoğunlaşma risklerinin sermaye yeterliliği çerçevesinde yeterince kapsanmış olduğunu gösterebiliyorsa; İSEDES kapsamında kullanılan modeller aracılığıyla yoğunlaşma riski için ayrı bir risk kategorisi olarak sermaye tahsis etmesine gerek olmayabilir. Ancak, her durumda, hesaplanan içsel sermayenin bütün münferit risk türleri bazında ve risk türleri arası yoğunlaşmalar da dahil olmak üzere bankanın maruz kaldığı tüm riskleri kapsaması gerekmekte.
YOĞUNLAŞMA RİSKİNİN MÜNFERİT RİSK TÜRLERİ BAZINDA YÖNETİMİ
Kredi Riski
İlke 6. Bankalar, hangi tür faaliyet ve durumların kredi riski yoğunlaşması doğurduğuna ilişkin kısa ve pratik bir tanım yapmalıdır.
Bu tanım asgari olarak aşağıda hangi türdeki kredi risk yoğunlaşmalarını içereceği Rehberin ilgili ilkesinde açıklanmıştır.
Kredi risklerini toplulaştırma ve kredi riski limitlerini yönetme amacıyla tesis edilen sistem, banka faaliyetlerinin geneli bazında, kredi kullandırılan borçluyu geniş bir risk bakış açısıyla ele almaya ve takip etmeye imkan tanıyacak yeterlilikte olmalıdır. Diğer bir ifadeyle bu sistem; örneğin, bir şirketin kredi riski yoğunlaşması açısından takip edilmesi esnasında yalnızca o şirkete kullandırılan kredilerin takip edilmesine değil aynı zamanda o şirketin ilişkili olduğu ya da bağlı olduğu şirketlerin risklerinin de takip edilmesine imkân tanımalıdır.
Kredi yoğunlaşması riski ayrıca; bankacılık hesaplarından, alım satım hesaplarından ya da bu iki portföyün kombinasyonundan ortaya çıkabilir. Bu kapsamda alım satım hesaplarına ilişkin kredi yoğunlaşması riski hesaplanırken, bu portföyden kaynaklanan karşı taraf kredi riski ve spesifik risk dikkate alınmalıdır.
İlke 8. Kredi yoğunlaşması riskinin hesaplanması amacıyla bankalarca kullanılan model ve göstergeler, krediler arasındaki bağımlılığı yeterli bir şekilde dikkate almalıdır.
Bankalar kullandırılan krediler arasındaki bağımlılıktan doğabilecek yoğunlaşma risklerini ölçmek için model kullanabilirler. Ya da içsel ölçüm modellerinin kredi yoğunlaşma riskini de dikkate alacak şekilde kurgulanması gerekecek. Rehbere göre, kredi kullandırılan taraflar arasındaki bağımlılığın tahmin edilmesi amacıyla kullanılan modelin türü, söz konusu bağımlılık hesaplamasını etkileyecek önemli bir faktördür.
Bankalar, kullandıkları modellerin kredi portföylerinin karakteristik özelliklerine uygun olduğunu ve bu modellerin kredi riskleri arasındaki bağımlılık ilişkisini doğru bir şekilde ölçtüğünü ortaya koyabilmelidir. Dolayısıyla, çok farklı kredi portföyleri olduğu (Kobi, kurumsal gibi), ayrıca türev işlemler gibi pekçok işlemin Bankacılık Kanunu uyarınca kredi sayıldığı göz önünde bulundurulduğunda, bankaların kredi yoğunlaşması için kullanabilecekleri modelleri, kredi portföyüne göre customize etmeleri gereklilik olacaktır.
Bu konuya paralel şekilde yine Rehberde, farklı kredi türlerinden doğabilecek yoğunlaşma risklerinin hesaplanıp toplanmasında karşılaşılabilecek zorluklara değinilerek aşağıdaki açıklama yapılmış, ancak toplulaştırmanın ne şekilde yapılması gerektiğine ilişkin detay verilmemiştir.
Kredi yoğunlaşması riskinin hesaplanmasında karşılaşılan zorluklardan biri de, banka içerisinde aynı karşı tarafa kullandırılan farklı türdeki kredilerin toplulaştırılması esnasında ortaya çıkmaktadır. Örneğin, bir müşteriye bankacılık portföyü kapsamında bir kredi kullandırılabileceği gibi aynı zamanda söz konusu müşteriyle alım satım amaçlı türev işlemler de yapılabilir.
Piyasa Riski
İlke 9: Bankalar, piyasa yoğunlaşma risklerini tespit etmeli, ölçmeli, izlemeli ve raporlamalıdır.
Bankaların tüm önemli risk faktörlerini tespit ederek, stres testi ve duyarlılık analizleri vasıtasıyla bankanın portföylerinin değeri ve piyasa riski profilinin korelasyon değişimlerinden ve doğrusal olmayan değişimlerden nasıl etkilendiğini analiz edebilmeleri beklenmekte.
Rehberde, Bankalarda kullanılan Riske Maruz Değer (RMD) modellerinin, risk faktörleri arasındaki strese tabi olmayan korelasyonları kullanabileceği, ancak kötü piyasa koşullarında karşılıklı bağımlılık düzeylerinin değişebileceği ve alım satım hesaplarındaki çeşitlendirme etkisinin faydasının, olduğundan daha fazla tahmin edilebileceği ifade edilmekte.
Yine Rehberde, Geleneksel RMD modellerinin, özelikle olumsuz piyasa koşullarında ortaya çıkan tüm piyasa riski yoğunlaşmalarını kapsamayabileceği işaret edilirken, yoğunlaşma riskini izlemek için kullanılan ölçümlerin, bir veya daha fazla risk faktöründe yoğunlaşan pozisyonların arttığını fark ve tespit edebilecek yeterlilikte olmayabileceği ifade edilmekte.
Diğer bir ifadeyle, Geleneksel RMD modellerinin yoğunlaşma riskini doğru şekilde ölçmeyebileceği ifade edilirken, dolaylı yoldan farklı RMD modelleri ya da piyasa yoğunlaşma risklerinin ölçümü için ayrı modellerin kullanılabileceği, hatta kullanılmasının tercih edilmesi gereği belirtilmekte.
Operasyonel Risk
İlke 11. Bankalar, gerçekleştirdikleri işlemlerle ilişkili olan operasyonel risk yoğunlaşmasının (OPRY) tüm yönlerini tam olarak anlamalıdır.
Rehberde OPRY doğurabilecek tüm kaynakların göz önünde bulundurulması gerekeceği ifade edilmiş ve bu tür operasyonel risk yoğunlaşma kaynaklarına aşağıdaki örnek verilmiş.
Örneğin, yoğun olarak ödeme, takas ve alım satım faaliyetleri bulunan veya temel ihtiyaçları için bir veya birkaç dış tedarikçiye (bilgi sistemleri, sigorta veya destek hizmeti sunan şirketler) bağımlı olan bankalar, OPRY’ye potansiyel olarak maruzdurlar.
Bu kapsamda, kasa noksanının sıklık göstermesi, belirli resmi raporlamalarda sıklıkla hata yapılması gibi hususların operasyonel risk yoğunlaşması kapsamında dikkate alınacağı gibi bir anlam çıkmaktadır.
İlke 12. Bankalar operasyonel risk yoğunlaşması düzeylerini değerlendirmek için uygun araçlar kullanmalıdır.
Bu ilke ile ilgili olarak Rehberde yer alan açıklamalarla ilgili tereddütler oluşmuştur. Operasyonel riski yoğunlaşma düzeyini değerlendirmek için kullanılabilecek araçlar hakkındaki açıklamaların tam net olmadığı düşünülmektedir.
Bununla birlikte, Rehberde uygun araç olarak değinilen hususların aşağıdakiler olduğuna kanaat getirilmiştir.
-Operasyonel risk yoğunlaşmasının temel belirleyici etkenlerini ve etkilerini ortaya çıkarabilmek amacıyla kayıp verisinin (içsel ve/veya dışsal) meydana gelme sıklığının ve büyüklüğünün zaman içindeki gelişiminin analiz edilmesi,
-Operasyonel risk yöneticileri ve iç kontrol fonksiyonlarının, bankanın operasyonel risk yoğunlaşma düzeyinin değerlendirmesine dahil olmaları,
-Sağlam içsel süreçleri, iç sistemler ve yeterli insan kaynağının bulunması
-Acil ve beklenmedik durum planları ve iş sürekliliği planlarının bulunması ve etkinliklerinin test edilmiş olması,
-Operasyonel risk azaltımı için başvurulan sigorta işlemlerinde tek bir sigorta şirketine bağımlı kalınmaması
Likidite Riski
İlke 13. Bankalar likidite riski yoğunlaşmalarının tüm önemli türlerini tespit edebilmek için, kullandıkları iş modellerine bağlı olarak, fonlama ve aktif yapılarından kaynaklanan zayıflıkların farkında olmalıdır. Örneğin, bilançonun pasif tarafında yer alan perakende ve toptan fonlama miktarının toplam pasif içerisindeki oranlarında veya likidite tamponundaki tek bir menkul kıymette büyük yoğunlaşmaların önüne geçilmelidir.
Aktif yoğunlaşması, bazı varlık sınıfları için likiditenin az olduğu veya piyasa likiditesinin azaldığı dönemlerde bankanın nakit yaratabilme yeteneğini bozabilir. Bankanın finansman yapısı tek bir olay ya da tek bir faktöre karşı kırılgan olduğunda, örneğin; fonların ani ve aşırı derecede çekilmesi veya yeni fon bulmak için yetersiz erişim olması durumlarında pasif yoğunlaşması (veya fon yoğunlaşması) meydana gelir. Bu tür yoğunlaşmalar aynı zamanda likidite riskinin kendisini de oluşturmaktadır.
Bankaların likidite riski yoğunlaşmalarının belirlenmesi sürecinde piyasa likiditesi riski ve fonlama likidite riski ile bunların birbiriyle olan ilişkileri de dikkate almaları istenmekte. Bankaların uzun vadeli istikrarlı fon sağlanırken likiditesi düşük aktif sınıflarında büyük yoğunlaşmalardan kaçınılmaları gerekmekte.
Likidite riski yoğunlaşmasını etkileyen bir diğer önemli etken bilanço dışı kalemlerdir. Bilanço dışı likidite ihtiyaçları hem sözleşmeye dayalı hem de sözleşmeye dayalı olmayan taahhütlerden kaynaklanabilir. Bilanço dışı sözleşmeye dayalı yükümlülükler fon sağlama amaçlı verilen taahhütler, garantiler ve kredi limitleri gibi taahhütleri içerebilir.
İlke 14. Bankalar, fonlamaya ilişkin yoğunlaşma riskini tespit ederken, fon kaynaklarını aktif bir şekilde izlemelidir. Bankaların fon kaynaklarına erişimini bozabilecek veya fonlarda ani ve önemli ölçüde çekilme meydana gelmesini tetikleyebilecek tüm faktörlerin kapsamlı bir şekilde analizi yapılmalıdır.
Rehberde fonlamaya ilişkin yoğunlaşmayı gösteren sabit eşik değer ya da limitin bulunmadığı belirtilmiş ardından fonlamaya ilişkin aşağıdaki yoğunlaşma örnekleri verilmiştir.
- Belirli bir pazar veya üründe yoğunlaşma
- Teminatlı fonlama kaynaklarındaki yoğunlaşma
- Az sayıda likidite sağlayıcısından kaynaklanan yoğunlaşmalar:
- Toptan fonlama sağlayıcıları (büyük şirketlerden ve kurumsal yatırımcılardan sağlanan fonlar),
- Bankanın ait olduğu finansal gruptan sağlanan fonlama,
- Büyük bireysel mudiler veya karşı taraflar,
- İlişkili karşı taraflar,
- Fon kaynaklarının coğrafi bölge ve/veya para birimi bazında yoğunlaşması
- Vade yoğunlaşmaları; uzun vadeli alacakların kısa vadeli fonlama ile finanse edilmesine olan aşırı bağımlılık
İlke 16. Bankalar acil fonlama planlarını hazırlarken likidite riski yoğunlaşmalarını dikkate almalıdır.
Bankaların acil fonlama planını hazırlarken; likidite riski yoğunlaşmalarında ortaya çıkabilecek herhangi bir yükseliş ve kriz durumunda alınacak tedbirleri tespit etmeye imkan tanıyan erken uyarı göstergelerini göz önünde bulundurmaları beklenmekte.
Rehber’in 1 numaralı ekinde “Yoğunlaşma Riski Örnekleri”, 2 numaralı ekinde ise “Yoğunlaşma Riski Yönetimi İçin Kullanılan Örnek Göstergeler” e yer verilmiştir.
Saygılarımızla
PROCOMPLIANCE