Bankalarca Tahsili Gecikmiş Alacaklarda Hangi Durumlarda Anapara İndirimi Yapılabilir?
Türkiye Bankalar Birliği (TBB) tarafından 11.04.2016 tarihinde yayımlanan bankacılık sektörümüzün “2016 İlk Çeyrek Görünümü”ne ilişkin raporda, tahsili gecikmiş alacakların, özel karşılık öncesi % 35, özel karşılık sonrası % 28 oranında büyüdüğü, sektörün geçen seneye göre iki kat daha fazla özel karşılık ayırdığı belirtiliyor. Aynı raporda, tahsili gecikmiş alacak/kredi oranının 2015 yılının ilk çeyreğinde % 2,8 iken bu yıl yüzde 3,3 olduğu, kredi kartında ve KOBİ kredilerinde artışın daha fazla olduğu ifade ediliyor.
Tahsili Gecikmiş Alacak (TGA) problemi, hiç şüphesiz bankacılık sektörümüz için önceki yıllarda olduğundan daha önemli bir problem arz eder durumda. Sektör bu alacakların tahsil kabiliyetini artırmak ve/veya bilançolarda yarattığı olumsuzlukları azaltmak için de çeşitli çözümler geliştiriyor. Bu çözümler arasında yer alan sorunlu hale gelmiş kredi borcunda indirim yapılması veya artık tahsili imkanı kalmadığı düşünülen kredilerin aktiften silinmesi uygulamalarında da 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 160 ıncı maddesinde yer alan “Zimmet” suçu çerçevesinde yorumlanabilecek işlemlere girişilmemesi özel önem arz ediyor.
Bu çerçevede, BDDK’nın kuruluş birliklerine gönderdiği 23.02.2016 tarihli ve “TGA-Anapara İndirimi” konulu yazısında verdiği görüşlere dikkat etmek gerekiyor. Bu yazıda; bankalardan alınan muhtelif başvurularda, yeniden yapılandırma, icra takibi ve teminat bozdurma gibi yollara başvurulmasına rağmen tahsil imkanı oldukça sınırlı kredilerden, Beşinci Grupta yer alan ve teminatı olmayanların borçlularına anapara indirimi teklifi sunulmak suretiyle tahsilat tutarının artırılmasına ve takipteki kredilerin toplam kredilere oranının azaltılmasına yönelik uygulamaların bankacılık mevzuatı karşısındaki durumu hakkında BDDK’nın görüşlerinin sorulduğu belirtilmekte ve,
– Beşinci Grupta sınıflandırılmış, % 100 oranında karşılığa tabi tutulmuş, tahsilat imkanı oldukça sınırlı kredilerin borçlularına anapara indirimi yapılmak suretiyle yeniden yapılandırılmasının daha yüksek tutarda tahsilat yapılabilmesine imkan vermesini sağlaması bakımından olumlu olduğu ifade edilerek bu uygulamalarda aşağıdaki hususlara dikkat edilmesi istenmektedir:
1- Anapara indirimi yapılmak suretiyle gerçekleştirilecek yeniden yapılandırma uygulamalarında, süreçlerin 5411 sayılı Kanun’un iç sistemlere ilişkin hükümlerine ve ilgili alt düzenlemelere uygun olarak oluşturulması (ilgili kontrol, risk yönetimi ve denetim süreçlerinin oluşturulması),
2- Söz konusu uygulamaya ilişkin anapara indiriminin hangi şartlar dahilinde hangi müşterilere hangi oranda uygulanacağı ve bu indirimi uygulama yetkisinin kimlerde olacağı gibi hususların bir politika olarak ayrıntılı bir şekilde düzenlenip banka yönetim kurulunun onayına sunularak yazılı hale getirilmesi,
3- Seyyaliyet ve verimlilik ilkeleri gözetilerek, ödeme potansiyeli, teminat durumu, kredi tutarının bugünkü değeri gibi benzer hususlar göz önüne alınarak gerekli fayda ve maliyet analizinin yapılması, bu kapsamda bahse konu kredilerin donuk olarak sınıflandırıldıkları tarihten itibaren tahsil edilmeleri için gerekli yasal ve idari tedbirlerin alındığına ilişkin belgelerin denetime hazır bulundurulması ve,
4- 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 160 ıncı maddesinde yer alan zimmet suçuna mahal verilmemesini teminen bankalarca azami dikkat ve özenin gösterilmesi.
BDDK yazısından, yukarıdaki çerçevede tahsili gecikmiş alacaklarda yapılabilecek anapara indirimi imkanının Karşılıklar Yönetmeliği çerçevesinde sadece 5. Grupta yer alan ve %100 karşılık ayrılan krediler için sınırlandırılarak uygun görüldüğü anlaşılıyor.
Yazıda özellikle kredinin 5. grupta olmasına ve %100 karşılık ayrılmış olmasına atıf yapılmasının sebebinin, bankanın bu krediyi orijinal anaparası ile tahsil etme imkanının kalmadığının denetim elemanları gibi üçüncü kişiler tarafından açıkça anlaşmasını sağlaması olduğunu düşünüyoruz. Karşılıklar Yönetmeliği’nde 5. Grup Krediler dışındaki kredilerin niteliklerine ilişkin yapılan tanımlarda bu kredilerde grubuna göre az da olsa tahsilat imkanı olduğuna dair ifadeler bulunmaktadır. Örneğin, Karşılıklar Yönetmeliği’nin “kredilerin ve diğer alacakların sınıflandırılması”na ilişkin 4. maddesinde yapılan tanımda, 4. Grupta yer alan kredilerin henüz tam anlamıyla zarar niteliği taşımadığının düşünüldüğüne dair ifadeler bulunmaktadır:
“Kredilerin ve diğer alacakların sınıflandırılması
MADDE 4-…
ç) Dördüncü Grup – Tahsili Şüpheli Krediler ve Diğer Alacaklar: Bu grupta;
…
3) Borçlusunun kredi değerliliğinin önemli ölçüde zayıfladığı ve zafiyete uğradığı kabul edilen, ancak birleşme, yeni finansman bulma imkanı veya sermaye artırımı gibi olanakların borçlunun kredi değerliliğine ve kredinin tahsil kabiliyetine yapması beklenen katkı nedeniyle henüz tam anlamıyla zarar niteliği taşımadığı düşünülen veya, …”
Bu çerçevede, bankalarca sorunlu hale gelen kredilerin tahsili için borcun anaparasında bir indirim yapılmak istenmesi durumunda, bu uygulamanın sadece 5. grupta yer alan, %100 karşılık ayrılan, yeterli teminatı olmayan, orjinal anaparası ile tahsil imkanı kalmadığı düşünülen krediler sınırlandırılmasının ve yukarıda belirtilen yazılı banka iç politikaları oluşturularak ve mevcut durum analiz edilerek ve belgelendirilerek yapılmasının uygun olacağını; aksi bir durumun BDDK yazısında da atıf yapılan bankanın tahsil kabiliyeti olan alacağından vazgeçilerek başkasına menfaat sağlamak eylemi olarak değerlendirilip Bankacılık Kanunu’ndaki zimmet suçunun maddi unsuru olarak yorumlanma riski olduğunu düşünüyoruz.
Saygılarımızla,