Altın ve Gümüş Murabaha İşlemlerine Konu Edilebilir mi?
BDDK’nın “Kıymetli Maden Alım Satımına ve Alacaklarından Dolayı Edindikleri Emtia Ve Gayrimenkullerin Elden Çıkarılmasına İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmelik”in 4’üncü maddesinin 1 numaralı fıkrasında, “Bankalar, Kıymetli Madenler Borsalarında işlem gören veya standartları ve nitelikleri Hazine Müsteşarlığı veya İstanbul Altın Borsası tarafından belirlenen ya da bu standartlara ve niteliklere uygunluğu bakımından, üretildikleri rafineriler itibarıyla kabul edilebilirlikleri İstanbul Altın Borsasınca teyit edilen kıymetli madenler ile Türkiye Büyük Millet Meclisinin 1/8/1951 tarihli ve 1738 sayılı Kararı ile standartları ve nitelikleri belirlenen Cumhuriyet altın sikkeleri ile Cumhuriyet ziynet altınlarının alım ve satımı ile Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsalarında işlem gören ve standart ve nitelikleri yetkili merciler tarafından belirlenen kıymetli madenleri esas alan sözleşmelerin alım ve satımını yapabilirler.” hükmü yer almaktadır.
BDDK’nın 18.12.2014 tarih ve 6122 sayılı kararı ile ise Bankalarca yukarıda belirtilen kıymetli madenlerin alım satımı suretiyle emtia murabahası yoluyla fon sağlanabileceğine ve fon kullandırılabileceğine, ayrıca yurt içindeki katılım bankalarının kullandığı murabaha sendikasyon kredilerine bahse konu kıymetli madenlerin alım satım işlemi yapılarak iştirak edilebileceğine karar verilmiştir.
Bu karar ile yalnızca katılım bankalarının değil tüm bankaların faizsiz fon kullandırabilmesine imkan tanınmış ve bankaların faiz hassasiyeti bulunan müşterilere yönelik ürün sunabilmesinin de önü açılmıştır.
Diğer taraftan, Borsa İstanbul A.Ş.’nin Kıymetli Madenler ve Kıymetli Taşlar ile İlgili Borsacılık Faaliyetlerine İlişkin Esaslar Yönetmeliği’nin 4’üncü maddesine göre “kıymetli maden”, Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Kararda tanımlanan ve standartları belirlenen kıymetli madenleri ifade etmektedir. 32 Sayılı Karar’ın 2’nci maddesinde ise kıymetli madenler “her tür ve şekilde altın, gümüş, platin ve paladyum” olarak tanımlanmıştır. Sonuç olarak BDDK’nın 18.12.2014 tarih ve 6122 sayılı kararı uyarınca murabaha işlemine konu edilebilecek kıymetli madenlerin altın, gümüş, platin ve paladyum ile sınırlı olduğu anlaşılmaktadır.
Faizsiz finansman prensiplerine göre, murabaha işleminin temelinde emtianın vadeli olarak satışı suretiyle borçlandırma yatmaktadır. Murabaha kredisi kullandıran kuruluşa, anaparayı aşan tutarda vade farkı (kar payı) elde etmeyi caiz kılan işlem, alım satımı caiz olan bir malın ticaretinin yapılmasıdır. Murabaha işleminde aslolan, bir varlık ile paranın (vadeli alacağın) karşılıklı olarak el değiştirmesidir. Kredi kullanıcısının, teslim aldığı malı kendisi kullanabileceği gibi veya spot piyasada satarak paraya çevirmesi de mümkündür.
Ancak, altın ve gümüş gibi paranın değişim işlevine hizmet eden kıymetli madenlerin murabaha işlemine konu edilmesi tartışmalı bir konudur. Başka bir deyişle, altın, gümüş, döviz gibi ödeme aracı olarak da kullanılabilecek varlıkların vadeli olarak satışı, para üzerinde vade farkı elde etmek için para satışı gibi yorumlanmaktadır. Paranın vade farkı faiz demek olduğundan, altın ve gümüş türü emtianın vadeli satışı tereddütlü karşılanmaktadır.
Nitekim, faizsiz finansman kuruluşlarının önemli başvuru kaynağı olan Accounting and Auditing Organization for Islamic Financial Institutions (AAOIFI) tarafından yayınlanan Faizsiz Bankacılık Standartları’nın “İslami Standart 8 Murabaha” başlıklı bölümünde ise “2/2/6-Konusu altın, gümüş veya para olan murabaha işlemleri yapmak caiz değildir.” hükmü yer almaktadır.
Bu kapsamda, Bankalar tarafından murabaha işlemine konu edilebilecek kıymetli madenlerin Platin ve Paladyum ile sınırlı kalacağı düşünülmektedir. Diğer taraftan platin ve paladyumun işlem hacimleri incelendiğinde; 2014 yılı boyunca Borsa İstanbul A.Ş. Kıymetli Madenler Piyasası’nda paladyum için 51.537,64 TL değerinde 2 adet ve platin için 38.587,06 TL değerinde 2 adet (toplam 4) işlem yapıldığı görülmektedir. Yıl boyunca aynı ürünlerin birden fazla kere murabaha işlemine konu edilmesi mümkün olsa bile mevcut işlem hacminin finansman piyasasına hizmet etmede yetersiz kalacağı düşünülmektedir.
BDDK’nın 18.12.2014 tarihli karar ile bankacılık kesimine sağlamaya çalıştığı esneklik ve çaba takdire şayandır. Bununla birlikte, faizsiz finansman prensipleri ve kıymetli madenlerin Türkiye’deki işlem hacimleri göz önüne alındığında bu madenlere dayalı olarak murabaha kredisi vermek ya da kullanmak yeterince cazip bir alternatif olmaktan uzaktır. Her ne kadar, Bankalar’ın AAOIFI standartlarını takip etmeleri yasal bir zorunluluk olmasa da, konvansiyonel şekilde kredi vermek yerine faizsiz finansman alternatifini tercih eden Bankaların şer’i hükümleri de göz ardı edemeyeceği düşünülmektedir.
Sermaye Piyasası Kurulu’nun III-61.1 Kira Sertifikaları Tebliği’nin murabaha işlemi yoluyla fon kullanılmasını düzenlediği “Alım-satıma dayalı kira sertifikalarına ilişkin özel hükümler” başlıklı 7’nci maddesinin son fıkrasında “Bu madde kapsamında yapılacak ihraçlara konu varlık veya hakların Borsa İstanbul Anonim Şirketi veya diğer likit piyasalarda alınıp satılması zorunludur.” denilmektedir. Bu hüküm ile alım satıma konu edilebilecek emtiaya yönelik bir sınırlama getirilmemiş, bunun yerine murabaha işleminin finansman sağlama işlevine uygun olarak, alım satıma konu varlığın alım satım işleminin kolaylıkla ve değer kaybı en az olacak şekilde yapılabileceği bir likit piyasada yapılması zorunluluğu getirilmiştir.
Bu kapsamda, BDDK’nın 18.12.2014 tarihli kararının doğru ve yerinde bir karar olduğu açık olmakla birlikte murabaha kredisine konu edilebilecek emtia kapsamının şer’i hükümler de dikkate alınarak genişletilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.
Saygılarımızla,
PROCOMPLIANCE