686 ve 687 Sayılı KHK’larla Bankacılık Kanunu’ndaki Zimmet Suçu ve TMSF’nin Kayyım Atandığı Şirketlere Yönelik Yapılan Düzenlemeler
07 Şubat 2017 tarihli ve 29972 sayılı Mükerrer Resmi Gazete’de “Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında 686 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname” (686 sayılı KHK),
– 09 Şubat 2017 tarihli ve 29974 sayılı Resmi Gazete’de de, “Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında 687 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname” (687 sayılı KHK) yayımlandı.
Olağanüstü Hal (OHAL) kapsamında yayımlanan bu Kanun Hükmünde Kararname (KHK)’lerle yapılan ve bankalar ve diğer finans kurumlarının faaliyetlerini doğrudan ya da dolaylı olarak ilgilendirdiği düşünülen düzenlemeler aşağıda verilmiştir:
BANKACILIK MEVZUATINA UYGUN KREDİ KULLANDIRIM, TEMDİT VE YAPILANDIRMA İŞLEMLERİNİN ZİMMET SUÇUNU OLUŞTURMAYACAĞI DÜZENLENDİ
Bankacılık Kanunu’nun 160 ıncı maddesinde, görevleri nedeniyle zilyetliği kendilerine devredilmiş olan veya korumak ve gözetmekle yükümlü oldukları para veya para yerine geçen evrak veya senetleri veya diğer malları kendilerinin ya da başkalarının zimmetine geçiren banka mensuplarının, 6 yıldan 12 yıla kadar hapis ve 5.000 güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılmaları ve bankanın uğradığı zararı tazmine mahkûm edilmeleri öngörülmüştür. İlgili maddede bu suçu ağırlaştırıcı ve hafifletici durumlarda açıklanmıştır.
Zimmet suçu, banka mensubunun korumakla yükümlü olduğu para ve/veya senet ve evrakları kendi zimmetine geçirmesinin yanında başkalarının zimmetine geçirmesi durumunda da ortaya çıkabildiği için kasıtlı olarak yapılan birçok fiilin zimmet suçunu meydana getirmesi ihtimali bulunmaktadır.
Bu suçun Bankacılık Kanunu’na girmesi gereği de, 1999 – 2001 yılları arasında TMSF’ye devredilen bankalarda, banka zararlarının büyük kısmının, hakim ortağın sahibi olduğu ve gerçek faaliyeti ve kredibilitesi olmayan tabela şirketlerine kullandırılan yüksek tutarlı ve geri dönmeyen kredilerden kaynaklanan zararların görülmesi sonucu ortaya çıkmış ve 23 Haziran 1999 tarihinde yayımlanan 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 22/3 maddesi ile zimmet suçu bankacılık mevzuatımıza girmişti.
Ancak, aradan geçen zaman içinde bu suça ilişkin kanun maddesinin katı yorumlanması halinde başlangıçta normal bankacılık kurallarına uygun olarak kullandırılan veya yeniden yapılandırılan bir kredinin sonradan ticari nedenlerle tahsil edilememesi halinde de “banka varlıklarının başkasının zimmetine geçirilmesi olarak yorumlanabileceği” endişeleri oluşmuştu. Ayrıca, bazı yargı kararlarında, “kredilerin vadelerinde ödenmediği durumlarda yasal takibata geçilmeden ve teminatlara da başvurulmadan temdit edilmesi veya yeniden yapılandırılması’’ uygulamalarının zimmet olarak yorumlanması nedenleriyle de bu konudaki tereddütler artmıştı.
Bu yöndeki tereddütleri ortadan kaldırmak ve bankacılık mevzuatı ve bankacılık ilke ve teamüllerine uygun olarak kullandırılan kredilerden dolayı zimmet suçunun oluşmayacağını açıklığa kavuşturmak amacıyla, 687 sayılı KHK’nın 4 üncü maddesi ile Bankacılık Kanunu’nun zimmet suçunu düzenleyen 160 ıncı maddesine aşağıdaki fıkra eklendi:
Bankacılık mevzuatı ile bankacılık usul ve prensiplerine uygun kredi kullandırma, bu kredileri temdit etme veya ek kredi kullandırma, taksitlendirme, teminata bağlama yahut sair yöntemlerle yeniden yapılandırma işlemleri zimmet suçunu oluşturmaz.”
Bu değişiklik üzerine TBB tarafından yapılan 9 Şubat 2017 tarihli kamuoyu duyurusunda da, yapılan değişiklikle kredi kullandırma ve yapılandırmalarında yaşanan belirsizliğin ortadan kalktığı; düzenlemenin zimmet suçuna ve cezalandırılmasına ilişkin bir değişiklik getirmediği, yapılan değişiklikle kurallara uygun kredi kullandırmanın ve yapılandırmanın zimmet suçu olmadığının açıkça düzenlendiği, bu sayede uygulamada farklı yorumlamalardan kaynaklanan ve çok ciddi sorunlara neden olan belirsizlik ve tereddütlerin ortadan kalktığı vurgulandı.
Değişikliğe ilişkin madde gerekçesinde de, bankacılıkta kredi kullandırılmasına ilişkin usul ve esasların 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ve alt düzenlemelerinde detaylı olarak düzenlendiği, kredi kullandırılmasına ilişkin “bankacılık usul ve prensipleri” ifadesinden; yazılı olarak oluşturulması gereken kredi tahsis/kullandırım süreçleri ve kurallarının, kredi verme sürecinde açıkça belirtilmesi gereken görev, yetki, sorumlulukların sınırlarının ve sağlanması gereken gerekli bilgi-belge düzeninin anlaşılması gerektiği; kredi kullandırılmasına ilişkin kararların bankacılık usul ve prensipleri çerçevesinde, tedbirli bir yöneticinin özeniyle, bankanın menfaatlerine ve dürüstlük kurallarına uygun alınması gerektiği; bankacılık usul ve prensipleri çerçevesinde detaylı değerlendirme yapıldıktan sonra alınan ticari karar çerçevesinde tedbirli şekilde kredi kullandırılmışsa zimmet iddiasında bulunulamayacağı belirtiliyor.
Yapılan değişiklik bankalarda kredi tahsis ve yapılandırma süreçlerinde çalışanların endişelerini giderici nitelikte olsa da ‘’zimmet suçu’’ düzenlemesindeki tüm problemlerin giderildiğini söyleyemeyiz. Madde uygulamasında sorun yaratan ve geçmiş dönemde TMSF tarafından da dile getirilen asıl sorun, mevcut zimmet suçunun kurumlar ile şüpheli veya sanıklar arasında karşılıklı uzlaşma, ödeme veya dostane çözüme ulaşılmasına tam olarak izin vermemesidir. Uygulamada suçun şüphelisi veya sanığı durumundaki kişilerce, karşılarındaki kurumlara suçu meydana getiren zararın ödenmesi yoluyla uzlaşma teklifleri sunulabilmekte; ancak, ilgili kişilerle bir uzlaşmaya varılsa dahi dostane çözüm öncesinde uzlaşılan kişi veya kuruluşların yetkilileri hakkında ilgili kurumların Cumhuriyet Savcılığı’na yaptığı suç duyurusu nedeniyle, soruşturma veya kovuşturmalara yasal olarak devam edilmektedir. İlgili kurumların ödeme, uzlaşma veya dostane çözümü kabul etmesinden sonra bu soruşturma ve kovuşturmaların devam etmesi, bu kurumların uzlaşmayla sağlayacağı tahsilat veya menfaatleri engellemekte ve uzlaşmanın sonuçlandırılamamasına neden olmaktadır.
Bu nedenle, ileriki dönemlerde Bankacılık Kanunu’nun zimmet suçunu düzenleyen maddesinde, ilgili kurumların uzlaşma yapılan kişiler ve kuruluşların yetkilileri hakkındaki yazılı başvuru ve şikayetlerini, uzlaşma çerçevesinde geriye çekmeleri ve müdahillikten vazgeçmeleri halinde soruşturma, kovuşturma ve başlamış infazların sonlandırılması yönünde bir düzenleme eklenmesini beklemek yanlış olmayacaktır.
TMSF’NİN KAYYIM ATANDIĞI ŞİRKETLERDE ŞİRKET ORTAKLARI TARAFINDAN SORUŞTURMA SÜRESİNCE YAPILMIŞ PAY DEVİRLERİNİN GEÇERSİZ OLMASI
686 sayılı KHK’nın 4 üncü maddesi ile yapılan düzenleme ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 133 üncü maddesi uyarınca kayyım atanan şirketlerde, ortaklık pay ve haklarına ilişkin olarak soruşturmanın başladığı tarihten bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe (07 Şubat 2017 tarihine) kadar şirket ortakları tarafından yapılmış olan devir ve temlik işlemlerinin muvazaalı kabul edilerek geçersiz sayılacağı ve ticaret sicilinden resen terkin edileceği hüküm olunmuştur.
Aynı konuda 23 Ocak 2017 tarihinde yayımlanan 683 sayılı KHK’nın 7/2 maddesi ile yapılan düzenleme uyarınca, TMSF’nin kayyım olarak atandığı veya kayyımlık yetkileri TMSF’ye devredilen şirketlerin, soruşturma kapsamındaki şüpheli ortakları ile kayyım tarafından hakkında şahsi sorumluluk davası açılan şirket ortaklarının, soruşturma veya davanın açıldığı tarihten soruşturma, kovuşturma veya davanın kesin hükümle sonuçlandığı tarihe kadar ortaklık hak ve paylarını devir ve temlik etmeleri yasaklanmıştı. Böylece madde kapsamındaki şirket ortaklarına, ortaklık hak ve paylarını devir etme yasağı getirilmiş ve bu yasak süresince ortaklık hak ve paylarına ait temsil ve idare yetkisinin kayyım (TMSF) tarafından kullanılacağı düzenlenmişti.
Bu defa yapılan düzenleme ile bu kapsamdaki ortakların, haklarında soruşturmanın başladığı tarihten 07 Şubat 2017 tarihine kadar ortaklık pay ve haklarının devir ve temlikine ilişkin yaptıkları işlemlerin bulunması halinde bunların geçersiz sayılacağı ve ticaret sicilinden resen terkin edileceği hüküm olunmuştur. Böylece daha evvel 683 sayılı KHK ile yapılan düzenleme tamamlanmış ve Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 133 üncü maddesi uyarınca terör örgütlerine aidiyeti, iltisakı veya irtibatı nedeniyle TMSF’nin kayyım atandığı şirketlerde soruşturma, kovuşturma veya davaların kesin hükümle sonuçlandığı tarihe kadar ortakların, ortak pay ve haklarını devir ve temlik etmeleri engellenmiş olmakta, soruşturmanın başlangıç tarihinden 07 Şubat 2017 tarihine kadar bu şekilde yapılmış pay devirleri var ise bunlarda geçersiz sayılmaktadır.
TMSF’NİN KAYYIM ATANDIĞI ŞİRKETLERDEKİ ORTAKLIK PAYLARI VE VARLIKLARIN MÜSADERESİNE KARAR VERİLİRSE SATIŞ VE TASFİYE İŞLEMLERİ TMSF TARAFINDAN YAPILACAK
687 sayılı KHK’nın 1 inci maddesi ile yapılan düzenlemeye göre, terör örgütlerine aidiyeti, iltisakı veya irtibatı nedeniyle Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 133 üncü maddesi uyarınca TMSF’nin kayyım atandığı şirketlerin, ortaklık paylarının ve varlıklarının, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ile 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun kapsamına giren suçlardan dolayı müsaderesine karar verilmesi halinde müsadere kararı; bu şirket, ortaklık payları ve varlıkların TMSF tarafından satış ve tasfiye edilmesi suretiyle yerine getirilecektir. Satış ve tasfiye sürecinde şirket, ortaklık payları ve varlıkların yönetiminin 6758 sayılı Kanunun 19 uncu maddesine göre atanan yöneticiler tarafından yürütülmesine devam edilecektir.
17 Ocak 2017 tarihinde yayımladığımız yazımızda belirtildiği üzere 680 sayılı KHK ile yapılan değişiklikle 21.07.2016 tarihinde başlayan OHAL süresince terör örgütlerine aidiyeti, iltisakı veya irtibatı nedeniyle Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 133 üncü maddesi uyarınca TMSF’nin kayyım olarak atandığı şirketlerin yöneticilerinin atanması ve görevden alınmasına, şirketin yahut varlıklarının satılmasına veya feshi ile tasfiyesine ilişkin karar verme yetkileri TMSF’den alınarak, TMSF’nin ilişkili olduğu Bakana verilmişti. Satış ve tasfiye işlemlerinin de TMSF yerine, TMSF’nin ilişkili olduğu Bakan’ın atadığı şirket yönetim kurulu tarafından yerine getirilmesi öngörülmüştü. Aynı düzenlemede TMSF’nin kayyım olarak atandığı şirketlerin, soruşturma ve kovuşturma sonuna kadar, TMSF’nin gözetiminde, TMSF’nin ilişkili olduğu Bakanın atadığı yöneticiler tarafından ticari teamüllere uygun olarak ve basiretli tüccar gibi yönetileceği hüküm olunmuştu.
Bu çerçevede, 687 sayılı KHK ile getirilen yeni düzenleme 680 sayılı KHK’nin yukarıdaki hükmü ile birlikte değerlendirildiğinde, TMSF’nin kayyım atandığı şirketlerin, ortaklık paylarının ve varlıklarının, müsaderesine karar verilmesi halinde müsadere kararının; TMSF’nin bu şirket, ortaklık payları ve varlıklarını satış ve tasfiye etmesi suretiyle yerine getirileceği; söz konusu satış ve tasfiye sürecinde şirket, ortaklık payları ve varlıkların yönetiminin TMSF’nin ilişkili olduğu Bakan’ın atadığı yöneticiler tarafından yürütülmesine devam edileceği anlaşılmaktadır.
Saygılarımızla,
Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında 686 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname
Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında 687 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname
6758 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında 674 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanunda Değişiklik |
|
ESKİ DÜZENLEME |
YENİ DÜZENLEME |
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun satış ve tasfiyeye ilişkin yetkileri MADDE 20- (1) 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ile temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından devralınan şirketler ve bunların varlıkları ile ilgili olarak Fona verilen yetkiler, bu Kanun ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna verilen kayyımlık görevi ile satış veya tasfiye işlemlerinde, bu şirketlerin yahut bunların sahiplerinin Fona borçlu olup olmadığına ve varlıkları üzerinde Fon haczi bulunup bulunmadığına bakılmaksızın kıyasen uygulanır. Bu madde kapsamında Fon tarafından atanan veya görevlendirilenler hakkında ve bu kapsamda icra edilen iş ve işlemler hakkında 25/7/2016 tarihli ve 6755 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması ile Bazı Kurum ve Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanunun 37 nci ve 38 inci maddeleri uygulanır. Şirketlerin tasfiye işlemlerini yürütmek üzere Fon Kurulu tarafından görevlendirilen tasfiye komisyonu, adli işlemler veya davalar bakımından taraf ehliyetine sahiptir. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun kayyım olarak atandığı şirketlerin ya da bunların varlıklarının bu madde kapsamında satışından elde edilecek tutarlar yargılamanın kesin hükümle sonuçlandırılmasına kadar bir hesapta nemalandırılır. (2) Şirket varlıklarının ticari iktisadi bütünlük yoluyla satışına karar verilmesi halinde Fon Kurulu, geçmiş dönem borçlarını, bu borçların FETÖ/PDY terör örgütüne aidiyeti, iltisakı veya irtibatı olmayan kişilerle gerçek mal veya hizmet ilişkisine dayanması şartıyla ihale bedelinden ödemeye veya ihale alıcısına ödettirmeye yetkilidir. (3) Bu madde hükümleri, kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanallarının veya bunların bağlı olduğu şirketlerin Hazine tarafından devralınan varlıklarının satış ve tasfiyesini teminen Maliye Bakanlığınca Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilmesi durumunda da uygulanır. Devredilen varlıkların satışından elde edilen tutarlar Maliye Bakanlığına aktarılır.
|
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun satış ve tasfiyeye ilişkin yetkileri MADDE 20- (1) 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ile temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından devralınan şirketler ve bunların varlıkları ile ilgili olarak Fona verilen yetkiler, bu Kanun ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna verilen kayyımlık görevi ile satış veya tasfiye işlemlerinde, bu şirketlerin yahut bunların sahiplerinin Fona borçlu olup olmadığına ve varlıkları üzerinde Fon haczi bulunup bulunmadığına bakılmaksızın kıyasen uygulanır. Kayyımlık yetkisi Fona devredilen veya Fonun kayyım olarak atandığı şirketleri soruşturma ve kovuşturma süresince yönetmek üzere atananlar veya görevlendirilenler hakkında ve bu kapsamda icra edilen iş ve işlemler hakkında 25/7/2016 tarihli ve 6755 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması ile Bazı Kurum ve Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanunun 37 nci ve 38 inci maddeleri uygulanır. Şirketlerin tasfiye işlemlerini yürütmek üzere Fon Kurulu tarafından görevlendirilen tasfiye komisyonu, adli işlemler veya davalar bakımından taraf ehliyetine sahiptir. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun kayyım olarak atandığı şirketlerin ya da bunların varlıklarının bu madde kapsamında satışından elde edilecek tutarlar yargılamanın kesin hükümle sonuçlandırılmasına kadar bir hesapta nemalandırılır. (2) Şirket varlıklarının ticari iktisadi bütünlük yoluyla satışına karar verilmesi halinde Fon Kurulu, geçmiş dönem borçlarını, bu borçların FETÖ/PDY terör örgütüne aidiyeti, iltisakı veya irtibatı olmayan kişilerle gerçek mal veya hizmet ilişkisine dayanması şartıyla ihale bedelinden ödemeye veya ihale alıcısına ödettirmeye yetkilidir. (3) Bu madde hükümleri, kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanallarının veya bunların bağlı olduğu şirketlerin Hazine tarafından devralınan varlıklarının satış ve tasfiyesini teminen Maliye Bakanlığınca Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilmesi durumunda da uygulanır. Devredilen varlıkların satışından elde edilen tutarlar Maliye Bakanlığına aktarılır. (4) 20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler gereğince kapatılan özel radyo ve televizyonların; 15/7/2016 tarihi itibarıyla sahip oldukları yayın lisansları, 15/2/2011 tarihli ve 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanunun geçici 4 üncü maddesinin birinci fıkrası kapsamındaki yayın hakları, frekans ve kanal kullanımı ile Radyo ve Televizyon Üst Kurulu nezdindeki benzeri izinleri Maliye Bakanlığının bu yöndeki talebi üzerine Radyo ve Televizyon Üst Kurulu tarafından ihya edilir. İhya edilen bu lisans ve haklar ile frekans, kanal kullanımı ve Radyo ve Televizyon Üst Kurulu nezdindeki benzeri izinlerin Maliye Bakanlığınca veya üçüncü fıkra kapsamında Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunca, kapatılan özel radyo ve televizyonlara ait diğer varlıklarla birlikte ya da ayrı ayrı satılması durumunda bunların yeni alıcıları adına devri ve tescili işlemleri Fonun bildirimi üzerine, gerekli bilgi ve belgelerin tamamlanmasını müteakip başkaca bir işleme gerek kalmaksızın en fazla bir ay içinde tamamlanır. |
5411 Sayılı Bankacılık Kanununda 687 sayılı KHK ile Yapılan Değişiklik |
|
ESKİ DÜZENLEME | YENİ DÜZENLEME |
Zimmet Madde 160 — Görevi nedeniyle zilyetliği kendisine devredilmiş olan veya koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu para veya para yerine geçen evrak veya senetleri veya diğer malları kendisinin ya da başkasının zimmetine geçiren banka yönetim kurulu başkan ve üyeleri ile diğer mensupları, altı yıldan oniki yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılacakları gibi bankanın uğradığı zararı tazmine mahkûm edilirler. Suçun, zimmetin açığa çıkmamasını sağlamaya yönelik hileli davranışlarla işlenmesi hâlinde faile on iki yıldan az olmamak üzere hapis ve yirmibin güne kadar adli para cezası verilir; ancak, adli para cezasının miktarı bankanın uğradığı zararın üç katından az olamaz. Ayrıca meydana gelen zararın ödenmemesi hâlinde mahkemece re’sen ödettirilmesine hükmolunur. Faaliyet izni kaldırılan veya Fona devredilen bir bankanın; hukuken veya fiilen yönetim ve denetimini elinde bulundurmuş olan gerçek kişi ortaklarının, kredi kuruluşunun kaynaklarını, kredi kuruluşunun emin bir şekilde çalışmasını tehlikeye düşürecek şekilde doğrudan veya dolaylı olarak kendilerinin veya başkalarının menfaatlerine kullandırmak suretiyle, kredi kuruluşunu her ne suretle olursa olsun zarara uğratmaları zimmet olarak kabul edilir. Bu fiilleri işleyenler hakkında on yıldan yirmi yıla kadar hapis ve yirmibin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur; ancak, adlî para cezasının miktarı bankanın uğradığı zararın üç katından az olamaz. Ayrıca, meydana gelen zararın müteselsilen ödettirilmesine karar verilir. Soruşturma başlamadan önce, zimmete geçirilen para veya para yerine geçen evrak veya senetlerin veya diğer malların aynen iade edilmesi veya uğranılan zararın tamamen tazmin edilmesi hâlinde, verilecek cezanın üçte ikisi indirilir. Kovuşturma başlamadan önce, gönüllü olarak, zimmete geçirilen para veya para yerine geçen evrak veya senetlerin veya diğer malların aynen iade edilmesi veya uğranılan zararın tamamen tazmin edilmesi hâlinde, verilecek cezanın yarısı indirilir. Bu durumun hükümden önce gerçekleşmesi hâlinde, verilecek cezanın üçte biri indirilir. Zimmet suçunun konusunu oluşturan para veya para yerine geçen evrak veya senetlerin veya diğer malların değerinin azlığı nedeniyle, verilecek ceza üçte birden yarıya kadar indirilir.
|
Zimmet Madde 160 — Görevi nedeniyle zilyetliği kendisine devredilmiş olan veya koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu para veya para yerine geçen evrak veya senetleri veya diğer malları kendisinin ya da başkasının zimmetine geçiren banka yönetim kurulu başkan ve üyeleri ile diğer mensupları, altı yıldan oniki yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılacakları gibi bankanın uğradığı zararı tazmine mahkûm edilirler. Suçun, zimmetin açığa çıkmamasını sağlamaya yönelik hileli davranışlarla işlenmesi hâlinde faile on iki yıldan az olmamak üzere hapis ve yirmibin güne kadar adli para cezası verilir; ancak, adli para cezasının miktarı bankanın uğradığı zararın üç katından az olamaz. Ayrıca meydana gelen zararın ödenmemesi hâlinde mahkemece re’sen ödettirilmesine hükmolunur. Faaliyet izni kaldırılan veya Fona devredilen bir bankanın; hukuken veya fiilen yönetim ve denetimini elinde bulundurmuş olan gerçek kişi ortaklarının, kredi kuruluşunun kaynaklarını, kredi kuruluşunun emin bir şekilde çalışmasını tehlikeye düşürecek şekilde doğrudan veya dolaylı olarak kendilerinin veya başkalarının menfaatlerine kullandırmak suretiyle, kredi kuruluşunu her ne suretle olursa olsun zarara uğratmaları zimmet olarak kabul edilir. Bu fiilleri işleyenler hakkında on yıldan yirmi yıla kadar hapis ve yirmibin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur; ancak, adlî para cezasının miktarı bankanın uğradığı zararın üç katından az olamaz. Ayrıca, meydana gelen zararın müteselsilen ödettirilmesine karar verilir. Bankacılık mevzuatı ile bankacılık usul ve prensiplerine uygun kredi kullandırma, bu kredileri temdit etme veya ek kredi kullandırma, taksitlendirme, teminata bağlama yahut sair yöntemlerle yeniden yapılandırma işlemleri zimmet suçunu oluşturmaz. Soruşturma başlamadan önce, zimmete geçirilen para veya para yerine geçen evrak veya senetlerin veya diğer malların aynen iade edilmesi veya uğranılan zararın tamamen tazmin edilmesi hâlinde, verilecek cezanın üçte ikisi indirilir. Kovuşturma başlamadan önce, gönüllü olarak, zimmete geçirilen para veya para yerine geçen evrak veya senetlerin veya diğer malların aynen iade edilmesi veya uğranılan zararın tamamen tazmin edilmesi hâlinde, verilecek cezanın yarısı indirilir. Bu durumun hükümden önce gerçekleşmesi hâlinde, verilecek cezanın üçte biri indirilir. Zimmet suçunun konusunu oluşturan para veya para yerine geçen evrak veya senetlerin veya diğer malların değerinin azlığı nedeniyle, verilecek ceza üçte birden yarıya kadar indirilir. |